14 Ağustos 2016 Pazar

Tarayıcı Tabanlı Not Tutma Sitesi! Notes.io

Merhaba Teknoly.com takipçileri bugün sizlere işinize yarayabileceğini düşündüğüm bir tarayıcı tabanlı bir not tutmanızı sağlayabilen uygulamayı inceleyeceğiz. Notes.io sitesi geliştiricileri sadece not yazıp kaydetmeyi değil bu notları özel olarak bir kısacık link verip başkaları ile paylaşma imkanı vermişler bu özellik de bana kalırsa uygulamanın en can alıcı noktası. Facebook yada Twitter hesaplarımız ile siteye kayıt olup giriş yapabiliyoruz ve bu hesaplarımıza notlarımız kayıt oluyor ne zaman nerede istersek notlarımızı giriş yaparak görebiliyoruz. Resimdeki işaretlediğimiz gibi Short butonuna tıkladığımız zaman notunuza kısa bir link atayıp o linki başkaları ile paylaşabilirsiniz. Kaynak: Teknoly.com

Youtube Üzerinden Film ve Dizi İzleme

Merhaba Teknoly.com takipçileri bugün sizlere youtube üzerinden sadece yerli ve yabancı film ve dizileri kolay bir şekilde bulup ve izlemek için harika bir site göstereceğim. zerodollarmovies.com üzerinde yıllara göre ve birçok çeşitle kategorize edilmiş film ve dizileri sizlere sunuyor üstelik isminden de anlaşılacağı gibi ücretsiz bir uygulama. Üstelik yasal bir şekilde dizi ve film izleyebilirsiniz çünkü Youtube üzerindeki videolar yasal olarak embed edilebilir. Kaynak: Teknoly.com

Yeni Youtube Kanalı Açık Büfe!

Merhaba Teknoly.com takipçileri bugün sizlere yeni bir Youtube kanalından bahsedeceğim. Biliyoruz ki Youtube Türkiye'de bir hayli gelişti ve gelişmeye devam ediyor ancak reklam piyasası hakkında aynı şeyi söyleyemeyiz. Beşiktaş Kültür Merkezi (BKM) uzun süredir Youtube üzerinde aktif olduğunu biliyorsunuzdur. Şimdi ise BKM Mutfak içerisinde yeni bir oluşum ve Youtube kanalı kuruldu. Açık Büfe adlı kanal Youtube üzerinde genç komedyenleri dijital arenada takipçileriyle buluşturuyor mottosuyla karşınızda. Bu yeni kanal daha 3 bin aboneye ulaşmadı bile buna rağmen her cuma ve pazar günleri yeni videolar yayımlamakta. Bu genç komedyenler, yeni karakterler yaratarak harika işler ortaya koyuyorlar. Bu arada Kanalı takip etmeyi unutmayın! youtube/mutfakaçıkbüfe Kaynak: Teknoly.com

8 Mayıs 2016 Pazar

Reseller Hosting nedir

RESELLER HOSTİNG NEDİR? Reseller kelime anlamına baktığımız zaman tekrar satış anlamına gelen ve almış olduğunuz hizmet üzerinde satış yapmanıza olanak tanıyan paket seçeneklerinden birisidir. Reseller hosting üzerinde kendiniz, hosting paketlerine ayrı olarak seçenekler belirleyebilir, farklı boyutlar ayırarak farklı hizmetler sağlayabilmenize olanak tanıyan hizmet türünden birisidir. RESELLER HOSTİNG HİZMETLERİNDEN PARA KAZANMAK MÜMKÜN! Türkiye üzerinde her ne kadar bu işlemler zor olmuş olsa dahi reseller üzerinden para kazanmak mümkündür. Türkiye üzerinde fiyatların oldukça yüksek olması nedeniyle reseller hizmetlerinin günümüzde sıklıkla yapıldığını bilmenizi isteriz. Reseller hizmetlerinden para kazanabilmeniz için minimum 50 hizmet vermeniz gerekmektedir. Zira bu hizmetin altında kalan rakam için gelen ile giderin kafa kafaya kalmasıyla birlikte para kazanabilmek pek mümkün olmamaktadır. Bu tarz Reseller hizmetlerini, domain / hosting hizmeti veren şirketler üzerinden temin edebilmek mümkündür. Güvenliği Nasıl Sağlanır? Bu işten para kazanıyor ve müşterilerinize karşı mahcup duruma düşmemek adına güvenilirliğini ispatlamış olan firmalar ile çalışma yapmanız sizler açısından iyi olacaktır. Kaynak: Hostbulun.com

7 Nisan 2016 Perşembe

Türkiye'de Tarım ve Tarım Ürünleri

Türkiye'de Tarım ve Tarım Ürünleri




İnsanların toprağı işleyerek ekme ve dikme yoluyla ondan ürün elde etmesi faaliyetine tarım denir.

Türkiye Topraklarından Yaralanma Oranları: Topraklarımızdan faydalanma oranı daha çok iklim ve yer şekilleri özelliklerine bağlıdır. Ülkemizde yüksek dağlık kesimler geniş alan kaplar. Dik yamaçlar çoktur. Buralarda topraktan faydalanma çok kısıtlıdır. Buna göre ülkemiz arazisinin % 36 ‘sı ekili-dikili alan, % 32’si çayır ve otlak, % 26 ‘sı orman ve % 6’sı diğer alanlar (yerleşim birimleri , tarıma elverişsiz çıplak kayalıklar gibi) dır.

Not: Tarımdaki makinalaşmanın etkisiyle çayır ve otlakların alanı daralırken, tarım alanlarımız genişlemektedir.

Bölge Yüzölçümüne Göre Ekili Dikili Alanların Oranları:

1. Marmara Bölgesi: %30
2. İç Anadolu Bölgesi: %27
3. Ege Bölgesi: %24
4. G.Doğu Anadolu Bölgesi: %20
5. Akdeniz Bölgesi: %18
6. Karadeniz Bölgesi: %16
7. Doğu Anadolu Bölgesi: %10

Türkiye’de Tarımı Etkileyen Faktörler:

1. Sulama: Türkiye tarımında en büyük sorun sulama sorunudur. Tarımda sulama ihtiyacının en fazla olduğu bölgemiz G.Doğu Anadolu Bölgesi iken , bu sorunun en az olduğu bölgemiz Karadeniz Bölgesidir.

Akarsularımızın derin vadilerden akması ve rejimlerinin düzensiz olmasından dolayı sulamada yeterince faydalanamıyoruz. Bunun için mutlaka akarsular üzerindeki baraj sayısı artırılmalıdır.

Sulama Sorunu Çözüldüğünde; Üretim artar. Nadas olayı ortadan kalkar. Tarımda iklime bağlılık büyük oranda azalır. Üretimde süreklilik sağlanır. Üretim dalgalanmaları önlenir. Daha önce sebze tarımı yapılmayan bir yerde sebze tarımı da yapılmaya başlanır. Tarım ürün çeşidi artar. Köyden Kente göçler azalır. Yılda birden fazla ürün alınabilir. Bu konuda en şanslı bölgemiz Akdeniz, en şanssız bölgemiz Doğu Anadolu Bölgesidir

2. Gübre Kullanımı: Tarımda sulama sorunu çözüldükten sonra üretimi daha da artırmak için gübre kullanımı artırılmalıdır.

Ülkemizde hayvancılığın gelişmiş olması tabii gübre imkanını oluşturmaktadır. Ancak yurdumuzda tabii gübrenin yakacak olarak kullanılması bu olumlu durumu ortadan kaldırmaktadır. Ülkemizde üretilen suni gübre yeterli olmadığı için ithal (Fas, Tunus, Cezayir gibi ülkelerden) etmekteyiz. Bu da maliyeti artırdığından çiftçilerimiz yeterince gübre kullanamamaktadır.

Gübre ihtiyacı, tabii gübrenin yakacak olmaktan kurtarılması ve gübre fabrikalarının artırılması ile karşılanabilir.

3.Tohum Islahı: Sulama ve gübre sorunu çözüldükten sonra verimi daha da artırmak için kaliteli tohum kullanılmalıdır. Ülkemizde kalite tohum üretme konusunda devlet üretme çiftlikleri ve tohum ıslah istasyonları çalışmalar yapmaktadır. Ancak kaliteli tohum ithali devam etmektedir.

4.Makine Kullanımı: Ürünün zamanında ekimi, hasadı ve yüksek verim için makine kullanımı şarttır. Ancak makine kullanımı yurdumuzda yeterli ölçüde gelişmemiştir. Sebepleri: Makine kullanıma elverişsiz alanların varlığı, Makine kullanımının ekonomik olmadığı küçül alanların varlığı, İş gücünün bazı bölgelerde daha ucuz olması, Makine fiyatlarının çiftçinin alım gücünün üstünde olması

5.Zirai Mücadele: Tarımdaki hastalıkların, yabani otların ve haşerelerin meydana getireceği üretim düşüklüğünü önlemek için ilaçlı mücadele şarttır. Zirai mücadelede daha çok ilaç kullanılmaktadır.

6.Toprak Bakımı: Tarla yağışlardan önce sürülmeli , yabancı otlardan arındırılmalıdır. Erozyona karşı korunmalıdır.

7.Toprak Analizi: Toprak analizleri ile en iyi verim alınabilecek ürün belirlenir. Ayrıca toprağın ihtiyacı olan mineraller tespit edilerek kullanılacak gübre belirlenir.

8.Destekleme Alımı ve Pazar: Verimi etkilemez. Üretim miktarını etkiler. Çiftçi ürettiği malı pazarda zarar etmeden satabilmelidir. Çiftçinin elverişsiz piyasa şartlarından olumsuz etkilenmemesi için devlet bazı ürünlerde destekleme alımı yapmaktadır (Destekleme alımı: Devletin çiftçinin malını belirli bir taban fiyat üzerinden alması olayıdır.) Destekleme alımı yapılan ürünler: Pamuk, tütün (2002 yılından itibaren kaldırıldı), Ş.Pancarı, buğday,çay, fındık, K.Üzüm, K.İncir, K.Kayısı, Haşhaş gibi dayanıklı ve sanayiye dayalı ürünlerdir.

Destekleme alımı yapılan ürünlerin üretiminde dalgalanmalar az olur ve fiyatı sürekli artar.


TARIM İŞLEME METODLARI

1. İntansif (Modern-Yoğun) Tarım Metodu: Nüfusa göre ekili dikili alanların sınırlı olduğu ülkelerde uygulanır. Birim alandan alınan verim çok yüksektir. Ör. Hollanda, Danimarka, Japonya, İsveç ve İsrail gibi ülkelerde bu tür tarım metodu uygulanmaktadır. Yurdumuzda ise Akdeniz ve Ege Bölgelerinde uygulanan seracılık faaliyetleri intansif tarım metoduna örnektir.

2. Ekstansif (ilkel-Kaba-Yaygın ) Tarım Metodu: Nüfusa göre tarım alanlarının fazla olduğu ülkelerde uygulanan tarım metodudur. Birim alandan alınan verim düşüktür. Üretim miktarında iklimin etkisi vardır. Yurdumuzda uygulanan tarım metodu genelde bu şekildedir.

Not: İntansif tarım metodu ile ekstansif tarım metodu arasındaki en önemli fark birim alandan alınan verimdir.

3. Nadas Tarım Metodu: Verimi en düşük tarım medodudur. Tamamen iklime bağlılık gösterir. Yağışın az, sulamanın yetersiz olduğu alanlarda uygulanır. Türkiye'de nadas tarımının en fazla uygulandığı bölge İç Anadolu Bölgesidir. Nadas olayı en az Karadeniz bölgesinde uygulanır.

Nadas, toprağın su ve mineral kazanmasını sağlamak amacıyla boş bırakılmasıdır.

4. Plantasyon Tarım Metodu: Tropikal kuşakta ticari amaçla çok geniş alanlarda bir veya bir kaç çeşit ürün yetiştirmeye dayalı tarım metodudur. Ör: Brezilya'da; çay, kahve ve muz, Seylan (Srilenka)'da; çay , Malezya'da; kauçuk gibi.

TARIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

• İklim (Sıcaklık, Yağış miktarı, Yağış rejimi)

• Yükselti (Sıcaklığı etkilediği için)

• Denize göre konum (iklimi etkilediği için ) :Yağış isteği fazla olan ve düşük kış sıcaklıklarına karşı dayanıksız bitkiler deniz etkisindeki yerlerde yetişir.

• Toprak şartları

• Beşeri faktörler



BUĞDAY

İlk yetişme döneminde (ilkbaharda) yağış ister. Olgunlaşma ve hasat döneminde kuraklık gerekir.Bu özelliğinden dolayı Karadeniz kıyılarında tarımı yapılamaz. Ayrıca düşük sıcaklılardan dolayı Doğu Anadolu Bölgesinin yüksek yerlerinde tarımı yapılamaz. Bunların dışında bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir.

Buğday üretimi iklimdeki karasızlıktan dolayı bazı yıllar artarken, bazı yıllar düşer. Üretimin en fazla olduğu bölgemiz İç Anadolu Bölgesidir. İl olarak en fazla Konya,Ankara ve Adana’dır.

ARPA

Soğuğa ve sıcağa dayanıklıdır. Bundan dolayı buğdayın yetişebildiği her yerde yetişir. Ayrıca düşük sıcaklıktan dolayı buğdayın yetişemediği Doğu Anadolu’nun yüksek yerlerinde de tarımı yapılabilir. Üretim en fazla İç Anadolu Bölgesinde gerçekleşir.

MISIR

Yetişme döneminde bol su ister. Bundan dolayı yurdumuzda sulama imkanı olan bütün her yerde tarımı yapılabilir. Yağ elde edilmeye başlandıktan sonra tarımı Akdeniz Bölgesinde hızla gelişmiştir. Bugün mısır üretimimizin yarısına yakını Akdeniz Bölgesinden elde edilir (Adana çevresi başta gelir). Üretimde 2. bölge Karadeniz Bölgesidir (Buğdayın yerine tarımı yapılmaktadır.) Bölge halkının temel besin maddesi olduğundan ticarette değeri yoktur.

ÇELTİK (PİRİNÇ)

Çeltik ilk çimlenme döneminde bol su ister. Hasat döneminde kuraklık gerekir. Yurdumuzun sıcaklık şartları çeltik tarımına elverişlidir. Fakat su sorunu vardır. Bu sebeple tarımı akarsu kenarlarında gelişmiştir. Çeltik tarım alanlarında sivrisinek çok geliştiğinden ekim alanları devletin kontrolündedir (yerleşim birimleri çevresinde tarımına müsaade edilmemektedir.

Üretimde en büyük paya sahip bölgemiz Marmara Bölgesidir. Başta Edirne ilimiz gelmektedir. Ayrıca Balıkesir , Çanakkale ve Bursa çevrelerinde de tarımı yapılır.

Üretimde ikinci bölge Karadeniz Bölgesidir. Başta Samsun olmak üzere, Çorum, Sinop, Kastamonu çevresinde tarımı gelişmiştir.

Akdeniz bölgesinde Silifke ve Amik ovaları önemli çeltik ekim alanıdır. Üretimimiz yeterli olmadığından ithal etmekteyiz.

ÇAVDAR

Serin yayla iklimi ister. Yem sanayisinde kullanılır. En fazla tarımı İç Anadolu Bölgesinde gelişmiştir.

NOHUT

İlk yetişme döneminde yağış ister. Hasat döneminde kuraklık gerekir. Yurdumuz iklim şartları genelde nohut tarımına elverişlidir. En fazla tarımı İç Anadolu Bölgesinde yapılmaktadır. Bu bölgemizi Akdeniz ve Ege Bölgeleri takip etmektedir.

MERCİMEK

Kuraklığa dayanıklı olduğu için en fazla tarımı G. Doğu Anadolu Bölgesinde gelişmiştir. Mercimek üretimimizin yarıdan fazlası bu bölgeden karşılanır (kırmızı mercimek). Üretimde ikinci bölgemiz İç Anadolu Bölgesidir(yeşil mercimek).

FASULYE

Yurdumuzda sulama imkanı olan her yerde tarımı yapılabilir. Üretimde en büyük paya sahip bölgemiz İç Anadoludur.

TÜTÜN

Kıraç arazilerde yetişebilir. İlk yetişme döneminde su ister. Daha sonra mutlaka kuraklık olmalı. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Ancak kaliteli tütün yetiştirilmesi amacıyla ekim alanları devlet tarafından sınırlandırılmıştır.

Üretimde 1. Ege Bölgesidir ( Manisa, İzmir, Aydın, Muğla, Denizli ve Uşak çevresi). 2. G.Doğu Anadolu Bölgesi 3.Karadeniz Bölgesidir.

ŞEKER PANCARI

Yurdumuzda tarımı 1925 yılında Uşak’ta başlamıştır (ilk fabrika Uşak’ta 1926 yılında kuruldu). Bugün fabrikaların kurulduğu her yerde tarımı yapılmaktadır. Belirli iklim ve toprak isteği yoktur. Sulama imkanı olan her yerde tarımı yapılabilir. Üretimde 1. İç Anadolu Bölgesidir.

Ş.pancarı tarladan söküldükten sonra kısa bir süre sonra işlenmesi gerektiğinden tarımı fabrikalar çevresinde yapılır. Ayrıca pancar küspesi hayvan yemi olarak kullanıldığı için buralarda besi hayvancılığı da gelişmiştir.

Kıyı bölgelerimizde tarımı yapılmaz. Sebebi buralarda daha fazla gelir getiren ürünlere öncelik verilmesidir.

PAMUK

Alüvyal toprakları sever. Ayrıca yüksek sıcaklığa ihtiyaç duyar. Yetişme döneminde bol su, hasat döneminde kuraklık gerekir. Üretimde 1.Güneydoğu Anadolu Bölgesir(En fazla Ş.Urfa Çevresi). Gap ile birlikte tarımı hızla gelişmektedir. 2.Ege Bölgesi (kıyıdaki bütün çöküntü ovalarında), 3.Akdeniz Bölgesi (başta Adana olmak üzere Hatay, İçel, Antalya Çevresi), Ayrıca Marmara Bölgesinde Balıkesir, Bursa ve Çanakkale çevresi ile Doğu Anadolu Bölgesinde etrafı dağlarla çevrili çukur alanlarda tarımı yapılır(Elazığ ve Iğdır çevresi).

ÇAY

Tropikal iklim bitkisidir. Bol ve düzenli yağış ister. Bulutlu gün sayısı fazla olmalıdır. Kışlar ılık geçmelidir. Yurdumuzda en iyi yetişme şartlarını Doğu Karadeniz Bölümünde bulmuştur. Bugün Rize başta olmak üzere Ordu’dan Gürcistan sınırına kadar olan kıyı kesimde tarımı yapılmaktadır. Yurdumuzda çay tarımı Cumhuriyetin ilanından sonra başlamıştır (1924). Çay tarımının tamamı Karadeniz bölgesindedir.

HAŞHAŞ

Doğu Karadeniz kıyıları hariç bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Ancak uyuşturucu elde edildiği için üretimi devlet kontrolündedir. Bugün başta Afyon olmak üzere Kütahya, Uşak, Denizli, Burdur, Isparta, Konya çevresinde tarımı yapılır. Gıda sanayisinde ve tıpta narkoz yapımında kullanılır. Son yıllarda tütün bitkisine altarnatif bitki olsun diye Manisa'nın kırsal kesimlerinde (Gördes, Demirci, Kula ,Selendi gibi) haşhaş tarımına müsade edilimiştir.

KETEN KENEVİR

Lifleri dokuma sanayisinde , ip ve halat yapımında kullanılır. Yurdumuz üretiminin tamamına yakını Karadeniz Bölgesinden karşılanır. Başta Kastamonu olmak üzere Samsun ,Amasya ve Çorum çevresinde tarımı yapılır. Ege Bölgesinde ise kütahya çevresinde tarımı yapılmaktadır.Kenevirden uyuşturucu elde edildiğinden üretimi devlet kontrolündedir.

AYÇİÇEĞİ

İlk yetişme döneminde su , hasat döneminde kuraklık ister. Bundan dolayı Doğu Karadeniz kıyıları hariç bütün bölgelerimizde sulama ile tarımı yapılır. Üretimde 1. Marmara Bölgesi (Ergene Bölümü). 2. Karadeniz Bölgesi (Orta Karadeniz) 3. İç Anadolu Bölgesi’dir.

Son yıllarda Akdeniz ve Ege Bölgelerinde tarımı hızla gelişme göstermektedir. Sebebi pamuk bitkisine göre daha az masraflı olmasıdır.

ZEYTİN

Akdeniz iklim bitkisidir. Ancak Akdeniz Bölgesinde tarımı fazla gelişmemiştir. Daha fazla gelir getiren ürünlere öncelik tanınmasından dolayı. Bugün üretimde 1. Ege Bölgesi (Kıyı Ege Bölümündeki ova ve kenarlarında- Manisa, Aydın, İzmir, Muğla , Denizli çevresi). 2. Marmara Bölgesi-Güney Marmara kıyıları (en kaliteli sofralık zeytin bu bölgeden Gemlik çevresinden elde edilir). 3. Akdeniz Bölgesi (Antalya çevresi en fazla).

Ayrıca Doğu Karadeniz’de Çoruh vadi oluğunda (Artvin) ve G:Doğu Anadolu Bölgesi’nde G.Antep çevresinde tarımı yapılır.

Zeytinin devirli üretim özelliğinden dolayı; üretim bir yıl fazla , bir yıl azdır. Dünya zeytin üretiminde İtalya , İspanya ve Yunanistan'dan sonra 4. sıradayız.

SOYA FASULYESİ

Önceleri daha çok Doğu Karadeniz’de Ordu-Giresun çevresinde tarımı yapılırdı. 1982 yılından sonra yağ sanayisinde kullanılmaya başlanılınca tarımı Akdeniz Bölgesinde hızla gelişmiştir. Kısa sürede geliştiği için bölgede ikinci ürün olarak yetiştirilir. Adana başta olmak üzere İçel, Hatay çevresinde tarımı gelişmiştir. Türkiye üretiminin % 92 ‘sini Akdeniz Bölgesi karşılar.

YER FISTIĞI

Akdeniz iklim şartlarında iyi yetişmektedir. En fazla tarımı bu bölgede Adana çevresinde gelişmiştir(%91). Ayrıca G.Doğu Anadolu Bölgesinin batısında, Ege Bölgesi’nde Muğla Manisa ve Aydın çevresi, G. Marmara Bölümü’nde Balıkesir, Çanakkale çevresinde tarımı yapılır. Çerez olarak tüketildiği gibi yağ da elde edilir.

SUSAM

Sıcak iklim bitkisidir. Yurdumuzda başta G.Doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere Akdeniz ve Ege Bölgelerinde tarımı yapılır. Yağ elde edilir. Ayrıca helva yapımında kullanılır.

ÜZÜM

Kışın –40ºC ye kadar dayanabilir. Bundan dolayı meyveler içinde yetişme alanı en geniş olanıdır. Üzüm üretiminde başta Ege Bölgesi (Manisa, İzmir, Denizli ) gelir. 2. G.Doğu Anadolu Bölgesidir. 3. İç Anadolu Bölgesidir.

Dünya kuru üzüm üretimde birinciyiz ve ihracat yapmaktayız.

ELMA

Üzümden sonra yetişme alanı en geniş olan meyvedir. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Niğde, Nevşehir, Amasya, Tokat, Kastamonu, Bursa, Burdur, Isparta, Antalya önemli elma üretim merkezlerimizdir.

İNCİR

Akdeniz iklim bitkisidir. Kış ılıklığı ister ve yaz kuraklığı ister. En fazla tarımı Ege Bölgesi’nde gelişmiştir (Başta Aydın gelir.) Üretimin %80 i bu bölgeden karşılanır. Ayrıca Akdeniz Bölgesi, G. Marmara ve G.Doğu Anadolu Bölgesinin batısı ile Karadeniz kıyılarında (Doğu Karadeniz kıyıları hariç) tarımı yapılabilir. Türkiye Dünya kuru incir üretiminde ilk sırada yer alır ve önemli ihracat ürünümüzdür.

FINDIK

Anavatanı Türkiye’dir. En iyi yetişme şartları Karadeniz iklim bölgesidir. Yurdumuz üretiminin %90 ‘ını Karadeniz bölgesi karşılar. En fazla Ordu- Giresun olmak üzere Karadeniz kıyılarında tarımı yapılmaktadır. Ayrıca Marmara Bölgesinde Sakarya çevresinde tarımı yapılır.

Türkiye dünya fındık üretiminde ve ihracatında ilk sırada yer alır (%60-70).

ANTEP FISTIĞI

En iyi yetişme şartlarını G.Doğu Anadolu Bölgesinde bulmuştur (% 90). Başta Ş.Urfa ve G.Antep gelir. Ayrıca Akdeniz ve Ege Bölgelerinde çitlembik ağaçlarının aşılanması ile de tarımı yapılabilmektedir. Önemli ihracat ürünümüzdür.

TURUNÇGİLLER (Narenciye)

Tropikal iklim bitkisidir. Yurdumuzda tarımı en fazla Akdeniz Bölgesinde gelişmiştir (%88) Antalya başta olmak üzere bütün Akdeniz kıyılarında tarımı yapılabilmektedir. Ayrıca Ege Bölgesinde İzmir’e kadar olan güney kıyılarında, G.Marmara Bölümünün soğuktan korunmuş kıyılarında, Doğu Karadeniz Bölümünde Rize çevresinde ve G.Doğu Anadolu Bölgesinin batısında tarımı yapılmaktadır.

Ege Bölgesinde kıyıdan 200 km içerilere kadar tarımı yapılabilmektedir. Sebebi bölgede dağların kıyıya dik uzanması sonucu deniz etkisinin iç kesimlere kadar sokulabilmesidir.

Doğu Karadeniz Bölümünde yetiştirilebilmesi kış ılıklığı ile ilgilidir.

MUZ

Tropikal iklim bitkisidir. Yurdumuzda Akdeniz Kıyılarında tarımı yapılabilmektedir. Bugün tarımı daha çok Alanya – Anamur arasında gelişmiştir.

KAYISI

Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. En fazla tarımı D.Anadolu Bölgesi’nde Malatya-Elazığ çevresinde gelişmiştir.

BADEM

Kıraç arazilerde yetişebilmektedir. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilmektedir. En fazla İç Anadolu Bölgesinde Niğde –Nevşehir çevresinde gelişmiştir.

SEBZECİLİK

Sebzeler çok fazla su isterler. Yurdumuzda sebze yetiştiriciliği en fazla Akdeniz Bölgesinde gelişmiştir. Bu bölgeyi Ege ve Marmara Bölgeleri takip eder. En az geliştiği bölgemiz D.Anadolu bölgesidir. Sebebi yaz mevsiminin çok kısa sürmesidir. Ayrıca İç Anadolu Bölgesinde de sulama yetersizliğinden dolayı sebze tarımı gelişmemiştir.

Sebze tarımı seracılık faaliyetleri ile Akdeniz ve Ege Bölgelerinde bütün yıl yapılabilmektedir. Seracılığın buralarda gelişme sebepleri; kışların ılık geçmesi ve güneşli gün sayısının fazla olmasıdır.

PATATES

Alüvyal ve kumlu topraklarda iyi yetişir. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. En fazla tarımı İç Anadolu Bölgesinde gelişmiştir ( Nevşehir). Ayrıca Ödemiş-İzmir, Sakarya, Trabzon, Erzurum diğer önemli patates üretim merkezlerimizdir.

SOĞAN-SARMISAK

Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Bursa –Karacabey önemli soğan üretim merkezi iken Kastamonu da sarmısakta önemli merkezimizdir. Soğan-sarmısak tarımı bütün bölgelerimizde yapılabilir.

İthalat - İhracat'a konu olan Ziraat Ürünleri

İTHAL ETTİĞİMİZ TARIM ÜRÜNLERİ: Pirinç, kahve , kakao, muz, kivi, ananas, hindistan cevizi, hurmadır.

ÖNEMLİ İHRACAT ÜRÜNLERİMİZ: Fındık, Antep fıstığı, pamuk , tütün, K.Üzüm, K.İncir, K.Kayısı, haşhaş gibi

Edebiyat özetleri

Milli edebiyatı sadece sade dil ve hece veznine indirgemişler, top- lum yararına yazmayı bir tarafa bırakmışlardır.Anadolu’ya ve Türk mille- tine saygı duymalarına rağmen kişisel konularda yazmışlar ve memleket konularına fazla eğilmemişlerdir. Anadolu’nun daha çok tabiat güzelliklerini anlatmışlardır.
Bu topluluğun sanatçıları şunlardır.(FEHOY)
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Enis Behiç KORYÜREK
Halit Fahri OZANSOY
Orhan Seyfi ORHON
Yusuf Ziya ORTAÇ
Özellikleri
1-Ferdi duyarlılıkları,eski korsan hikayelerini,yurt köşelerini ve
Anadolu gerçeklerini şiire aktarmışlardır.
2-Yerli milli bir sanat ve tarih motifleri yaşanan hayat dilimleriyle
örülü bir memleket edebiyatı meydana getirmeyi amaçladılar.
3-Hece ile serbest müstezatlar denemişlerdir.
4-Mısra kümelendirmede dörtlü esasına bağlı kalmayıp yeni yeni
biçimler aramışlardır.
5-Bir olay ya da hikaye anlatmak için beyit beyit uzun şiirler
yazdılar.
6-Nesir cümlesini şiire aktarmışlardır.
7-Toplumsal konuyla uğraşmamış kişisel konularda şiirler
yazmışlardır.
8-Memleket konularıyla fazla ilgilenmemişlerdir.
. Enis Behiç KORYÜREK
( Spritüalizm-Ruhçuluk)
Önce şiirlerini aruzla yazan şair daha sonra hece ölçüsü ile yazmaya başlamıştır.Milli heyecanla yoğrulmuş kahramanlık şiirlerinde daha başarılıdır.GEMİCİLER büyük beğeni toplamıştır.
Şiir Kitapları:Miras,Varidat-ı Süleyman,Güneşin Ölümü
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL(1898-1973)
Hececilerin en ünlü şairidir.Önce aruz ölçüsüyle aşk şiirleri yazmış daha sonra memleket edebiyatına yönelmiştir. Daha çok kişisel konularda yazmış,Anadolu sevgisini anlatmıştır.Hececilerden olmasına rağmen hayatı boyunca aruzdan vazgeçmemiştir.
Şiir Kitapları:Han Duvarları,Şarkın Sultanları,Dinle Neyden,Gönül den Gönüle,Çoban Çeşmesi,Bir Ömür Böyle Geçti,Suda Halkalar,ElimleSeçtiklerim,Akarsu,Boğaziçi Şarkısı,Tatlı Sert(Mizah)Heyecan Ve Sükun(Seçme Şiirler)Zindan Duvarları(Yassıada şiirleri)
Roman:Yıldız Yağmuru,Ayşe’nin Doktoru
Tiyatro:Canavar,Kahraman,Özyurt,Yayla Kartalı,Dev Aynası,İlk Göz ağrısı
**** Hece ölçüsüyle en güzel şiirler yazanlardan birisidir.
Halit Fahri OZANSOY
Aruza Veda adlı şiiriyle hece ölçüsüne geçiş yapmıştır.Şiirlerinde hüzün hakimdir.Genellikle ölüm ve aşk temalarını işler.
Şiir kitaplarının en önemlisi Cenk Duyguları ve Hep Onun İçin’dir.
Sulara Giden Köprü ve Aşıklar Yolunun Yolcuları adlı iki romanı vardır.
Tiyatroları; Baykuş,Hayalet,Bir Dolaptır Dönüyor,İlk Şair’dir.
Hatıra: Edebiyatçılar Geçiyor, Darülbedayi Devrinin ilk Günleri, Eski İstanbul Ramazanları
Orhan Seyfi ORHON
İlk şiirlerinde aruzu kullanmış daha sonra hece ölçüsüne geçmiştir. Ama aruzu tamamen bırakmamıştır. Hayatı boyunca hece ölçüsüyle aruzu kaynaştırmaya çalışmıştır.Şiirlerinde konuşma dilini başarıyla kullanmış- tır.Peri Kızı ile Çoban Hikayesi ile manzum hikayenin ilk örneğini vermiştir.
Akbaba,Çınaraltı,Papağan,Aydabir dergilerini çıkarmıştır.Bu dergi- lerde yazmış olduğu hiciv ve fıkraları ünlüdür.
Şiirleri
Fırtına ve Kar(aruz)Gönülden Sesler,O Beyaz Bir Kuştu,Kervan(hece) Peri Kızı ile Çoban(eski Türk tarihi ile ilgili)
Çocuk Adam(roman)
Kulaktan Kulağa(fıkralarını topladığı eser)
Yusuf Ziya ORTAÇ
Fıkralarında mizahi bir şekilde sosyal tenkit yapar.Faruk Nafiz’in etkisindedir. Mizahi şiirlerini Akbaba ve Her ay adlı dergilerde yayınlamıştır.
Şiirleri :
Akından Akına,Cenk Ufukları,Aşıklar Yolu,Yanardağ,Kuş Cıvıltıları (çocuk şiirleri)
Tiyatro:
Binnaz: Hece ölçüsüyle yazılmış ilk manzum tiyatrodur(1919)Name, Nikahta Keramet
Fıkraları:
Beşik,Ocak,Sarı Çizmeli Mehmet Ağa
Gezi,Biyografi,Hatıra:
Gözucuyla Avrupa,Portreler,Bizim Yokuş,İsmet İnönü
Bir önceki yazımız olan Natüralizm başlıklı makalemizde 19th century, Alphonse Daudet ve Arts hakkında bilgiler verilmektedir.




EDEBİYATTA KULLANILAN ŞİFRELER
BEŞ HECECİLER (HECENİN BEŞ ŞAİRİ):
HEYFO: Halit Fahri Ozansoy, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Faruk Nafiz Çamlıbel.
YEDİ MEŞALECİLER:
KaSıM CeViZ Ye: Kenan Hulisi Koray, Sabri Esat Siyavuşgil, Muammer Lütfi Bahşi, Cevdet Kudret Solok, Vasfi Mahir Kocatürk, , Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır,
GARİPÇİLER: (I. YENİCİLER)
OMO: Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat Horozcu
İKİNCİ YENİCİLER:
ECE SÜT İÇ: Edip Cansever, Cemal Süreya, Ece Ayhan, Sezai Karakoç, Ülkü Tamer
Turgut Uyar, İlhan Berk
KLASİSİZM(KURALCILIK):
CeMiLeLeR MeFDuB: Corneille, Molière, La Fontaine, La Bruyère, Racine, Montaigne, Fenelon, Descartes, Boileau
ROMANTİZM(COŞUMCULUK):
SeVGiLi PLaJDa: Schiller, Victor Hugo, Goethe, Lamartine, Puşkin(Aleksandre), Lord Byron, J.J. Rouse, Dumas(Alexandre)
SEMBOLİZM(SİMGECİLİK):
BMV VaR AC: Beaudelaire, Mallarme, Valery, Verlaine, Rimbaud, Ahmet Haşim, Cenap Şehabettin
REALİZM (GERÇEKÇİLİK):
FB De GS De ÇaTLaT Dı: Flaubert, Balzac, Dostoyevski, Gogol, Stendhal, Daniel Defoe, Çehow, Turganyev, London, Tolstoy, Dickens(Charles)
PARNASİZM(ŞİİRDE GERÇEKLİK):
LePeGeCi He: Lisle, Prudhomme, Gautier, Coppee, Heredia,


İslamiyetten sonraki Türk destanları: BeKCi SaMED (battalname, köroğlu destanı, cengiz han destanı, saltuk bugra han, manas, edige, danişmendname) .................. Beyitlerle oluşan divan nazım biçimleri: MeKiK GeMi (mesnevi, kaside, kıta, gazel, müstezat) ................... Dörtlüklerle oluşan divan nazım biçimleri:( TuRŞuM (tuyuğ, rubai, şarkı, murabba) ................... 13. Yy. Divan temsilcileri( ŞAHSıM) (şeyyad hamza, ahmet fakih, hoca dehhani, sultan veled, mevlana) ................... 14. Yy KArGASı (kadı burhaneddin, ahmedi, gülşehri, aşık paşa, seyyid nesimi) ................... 15. Yy ŞANSA ( şeyhi, ahmet paşa, necati, süleyman çelebi, ali şir nevai) ...................Mevlananın eserleri (MaDaM FM) (mesnevi, divanı kebir, mecalis-i seba, fihi mafih, mektubat)

Tanzimat 1. Dönem temsilcileri: NAZ ŞAŞ ( namık kemal, ahmet vefik, ziya paşa, şemseddin sami, ahmet mithat, şinasi).................. 2. Dönem: MıSRAN ( muallim naci, sami paşazade sezai, recaizade mahmut, abdülhak hamit, nabizade nazım).................. Serveti fünun temsilcileri : SaHiCi ToHuM (süleyman nazif, halit ziya, cenap şahabettin, tevfik fikret, hüseyin cahit yalçın, mehmet rauf).................. Fecriati temsilcileri FACia YAR (fuat köprülü, ahmet haşim, celal sahir erozan, yakup kadri, ali canip, refik halit).................. Mouppasant tarzı yazanlar: YORuyÖRSa ( yakup kadri, orhan kemal, refik halit, ömer seyfettin, reşat nuri, sabahattin ali).................. Namık kemalin tiyatroları: GöK CeVAZ (gülnihal, karabela, celaleddin harzemşah, vatan yahut silistre, akif bey, zavallı çocuk)


Tevfik fikretin eserleri: HaŞeRRaT (haluk'un defteri, şermin, rübabı şikeste,rübabın cevabı, tarihi kadim) ,,,,,,,,,,,,,,,,,,, halit ziyanın romanları: BAKaSıN FM ( bir ölünün defteri, aşkı memnu, kırık hayatlar, sefile, nemide, ferdi ve şürekası, mai ve siyah),,,,,,,,,,,,,,,,, necip fazılın şiirleri: BaS ÇÖK ( ben ve ötesi, sonsuzluk kervanı, çile, örümcek ağı, kaldırımlar),,,,,,,,,,,,,,,,, Necip fazılın tiyatroları: TABaK PaRaN (tohum, abdülhamit han, bir adam yaratmak, künye, para, reis bey, namı diğer parmaksız salih),,,,,,,,,,,,,,,,,cahit sıtkının eserleri SOn DÖn (sonrası, otuz beş yaş, düşten güzel, ömrümde sükut)

1. İlk yerli tiyatro eseri: Şinasi / Şair Evlenmesi /1859
2. İlk yerli roman : Şemsettin Sami / Taaşşuk-ı Talat ve Fitna
3. Batılı tekniği uygun ilk roman : Halit Ziya Uşaklıgil /Aşk-ı Memnu 4. İlk çeviri roman : Yusuf Kamil Paşa/ Fenelon’dan Telemak / 1859 5. İlk köy romanı : Nabizade Nazım / Karabibik
6. İlk psikolojik roman: Mehmet Rauf / Eylül
7. İlk gerçekçi (realist) roman : Recaizade Mahmut Ekrem / Araba Sevdası 8. İlk tasvir ve tahlil ağırlıklı roman Namık Kemal / İntibah 9. Yurdumuzda ilk gazete: Zimirini ((1824)
10. İlk resmi Türkçe gazete : Takvim–i Vaka
11. İlk yarı gazete : Ceride-i Havadis
12. İlk tarihi roman : Namık Kemal / Cezmi – A. Mithat / Yeniçeri 13. İlk özel gazete : Şinasi ile Agah Efendi / Tercüman-ı Ahval 14. İlk pastoral şiir : A.Hamit Tarhan / Sahra
15. İlk şiir çevirisini yapan, ilk makaleyi yazan ve noktalama işaretlerine ilk kez kullanan ilk Türk gazeteci : Şinasi 16. Aruzla ilk manzum tiyatro eseri yazan : A.Hamit Tarhan / Eşber veya Sardanapal 17. İlk bibliyografya : Keşfü’z Zünun / Katip Çelebi

18. ilk biyografi: Hoca Dehhani – Selçuklular Şartnamesi
19. İlk hatıra (anı) kitabı : Babürşah / Babürname
20. İlk hamse yazarı : Ali Şir Nevai
21. İlk tezkire : Ali Şir Nevai / Mecalisün Nefais
22. İlk antolojisi : Ziya Paşa / Harabat
23. İlk atasözleri kitabı : Şinasi /Durub-i Emsal-ı Osmaniye
24. İlk hikaye kitabı : A.Mithat Efendi / Letaif-i Rivayet
25. İlk fıkra yazarı : Ahmet Rasim
26. İlk Türkçe yazılan ilk kitap : Kutadgu Bilig
27. İlk siyasetname : Kutadgu Bilig
28. Cumhuriyet dönemi ilk mensur şiir örneklerini veren : Halit Ziya Uşaklıgil 29. ilk mensur şiir örneklerini veren : Recaizade Mahmut Ekrem
30. Şiirde ilk defa Türk kelimesini kullanan : Mehmet Emin Yurdakul 31. Türkçe’nin ilk gramer kitabını yazan: Baskakov
32. İlk makale : Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi
33. İlk edebi bildiriyi yayımlayan topluluk : Fecr-i Ati
34. Cumhuriyet sonrası ilk bildiri yayınlayan topluluk: Yedi Meşaleciler 35. Mesnevi tarzında yazılmış ilk eser : Kutadgu Bilig
36. İlk seyahatname : Seydi Ali Reis / Mir’atül Memalik
37. İlk Edebiyat tarihçimiz: Abdulhalim Memduh Efendi
38. Batı anlayışındaki ilk edebiyat tarihçimiz : Fuat Köprülü 39. Sahnelenen ilk tiyatro : Namık Kemal / Vatan yahut Silistre
40. Kafiyeyi şiire serperek klasik nazım şekillerinden farklı ilk örnekleri veren: Tevfik Fikret 41. Şiirde noktalama işaretlerini ilk kullanan: Tevfik Fikret
42. Türkçe’nin ilk dil bilgisi kitabı : Süleyman Paşa / Sarf-ı Türki 43. İlk natüralist eserimizin yazarı : Nabizade Nazım / Zehra
44. Divan Edebiyatında mahallileşme akımının temsilcisi: Nedim 45. Şarkı nazım türünü ilk kullanan: Nedim
46. İlk tarih ve coğrafya ansiklopedisi : Kamus’ul Alam
47. İlk sözlüğümüz : Kaşgarlı Mahmut / Divan-ı Lügat-it Türk 48. Matbaada basılan ilk kitabımız: Vankulu Lügatı
49. İlk Türkçe sözlük : Şemsettin Sami – Kamus-ı Türki
50. İlk özdeyiş örneklerini veren : Ali Bey / Lehçet’ül Hakayık 51. İlk didaktik şiir örneğimiz ve aruzla yazılan ilk eserimiz : Kutadgu Bilig 52. Türk adının geçtiği ilk Türkçe metin : Orhun Abideleri
53. Edebiyatımızda objektif eleştirinin nasıl olacağını ilk açıklayan : R. Mahmut Ekrem 54. Edebiyatımızdaki milli dönemin açılmasına öncülük eden : Mehmet Emin Yurdakul 55. Konuşma diliyle yazılmış ilk hikayenin yazarı : Ömer Seyfettin 56. İlk deneme yazarı: Nurullah Ataç
57. Edebiyatımızda ilk kafiyesiz şiirini yazan : A. Hamit Tarhan / Validem 58. İlk köy şiiri : Muallim Naci / Köylü Kızların Şarkısı 59. İlk alfabemiz : Göktürk Alfabesi
60. Tekke şiirinin babası : Ahmet Yesevi
61. İlk Türk destanı : Alp Er Tunga Destanı
62. Bizde batılı anlamda ilk eleştiriyi yazan : Namık Kemal
63. Bizde epik tiyatro türünün kurucusu : Haldun Taner
64. İlk kadın romancımız : Fatma Aliye
65. Süslü nesrin ilk temsilcisi : Sinan Paşa
66. Dünyanın bilinen ilk destanı : Sümerlerin Gılgamış Destanı 67. Dünyanın en büyük ve ilk Müslüman Türk Destanı : Kırgızların Manas Destanı 68. Edebiyat kelimesini bizde ilk kullanan : Şinasi
69. Kurtuluş savaşımızı doğrudan işleyen roman : Halide Edip Adıvar / Ateşten Gömlek 70. İlk uyarlama tiyatro eserinin yazarı : Ahmet Vefik Paşa
71. İlk divan şairi : Hoca Dehhani
72. Hikayede gerçek anlamda ilk kez Anadolu’yu işleyen : Refik Halit Karay 73. En başarılı psikolojik roman yazarımız : Peyami Safa / 9.Hariciye Koğuşu 74. İlk çocuk şiirlerini yazan : Tevfik Fikret / Şermin
75. Dilde sadeleşmeyi savunan ilk yayın organı : Genç Kalemler
76. Hayat hikayesini İngilizce yazan ilk yazarımız: Halide Edip Adıvar 77. İlk çocuk yayınımız: Eftal ve Mümeyyiz
78. İlk Çocuk Romanı: Mahmut Yeşari / Bağrı Yanık Ömer
79. İlk Çocuk Şiir Kitabı : İbrahm Alaattin Gövsa / Çocuk Şiirleri 80. İlk Çocuk Tiyatromuz: M. Kemal Küçük / Çocuklara Tiyatro Dersi – Gülmeyen Çocuk 81. İlk edebiyat dergimiz: Hazine-i Evrak
82. İç monolog tarzında yazılmış ilk roman: Adalet Ağaoğlu / Bir Düğün Gecesi 83. Post-modern tarzında eser veren ilk yazarımız: Tutunamayanlar / Oğuz Atay 84. İlk yerli çizgi roman Türk Kahramanı: Köroğlu (1953)
85. Ülkemizde ilk çocuk çizgi roman türü : Kara Maske (1943)
86. En uzun ömürlü edebiyat dergisi : Varlık Dergisi (1933)
87. İlk edebi tartışma: Namık Kemal ile Ziya Paşa arasında
88. İlk divan sahibi sanatçımız: Yunus Emre
89. İlk mizah gazetemiz: Namık Kemal / Diyojen
90. Serbest vezni kullanan ilk kullanan şair: Nazım Hikmet Ran (1929) 91. Cumhuriyet dönemi heceyle yazılan ilk manzum tiyatro eseri : Yusuf Ziya Ortaç / Binnaz 92. Heceyle yazılan ilk manzum tiyatro eseri : A. Hamit Tarhan / Nesteren 93. Lügat sözlük hakkında yazılan ilk lügat: D. Mehmet Doğan / Bir Lügat Bulamadım 94. İlk edebi topluluk: Servet-i Fünun
95. Türk Edebiyatı’nda yayınlanmış ilk öykü kitabı: Emin Nihat Tarlan / Müsameratname 96. Türk Edebiyatı’nda batıdan yapılan ilk fabl çevirisi: Şinasi 97. Türk Edebiyatı‘nda yazıya geçirilen ilk masallar: Billur Köşk Masalları 98. Türk masallarını ilk defa derleyen: İ. Kunoş adlı Macar bilim adamı 99. Türk masallarını ilk defa yayınlayan yabancı ülke: 16. Lui dönemi Fransa 100. Aşık Veysel’i Türk halkına ilk tanıtan: Ahmet Kutsi Tecer 101. Batılı anlamdaki Türk resmine figür kullanan ilk ressam: Osman Hamdi Bey 102. Cumhuriyet tarihinin ilk ressamı Refik Epikman
103. Türkiye’nin ilk kadın caz piyanisti: Nilüfer Verdi
104. İlk Türk filmi: Fuat Uzkınay /‘Ayastefonos’daki Rus Abidesinin Yıkılışı’ (1914). 105. İlk sesli Türk filmi: Muhsin Ertuğrul / İstanbul Sokaklarında 106. Yasaklanan ilk film: Metin Erksan / Aşık Veysel’in hayatı 107. İlk uluslararası ödül: Metin Erksan / Susuz Yaz
108. İlk renkli Türk filmi: Muhsin Ertuğrul / Halıcı Kız
109. İlk renkli belgesel film: Ali İpar – İlhan G. Arakon / Bir Şehrin Doğuşu 110. Köy hayatını anlatan ilk Türk filmi: Lütfi Akad / Beyaz Geceler 111. İlk sinema gösteriminin yapıldığı yer: Yıldız Sarayı (1896) 112. İlk kadın seslendirme yönetmeni: Sacide Keskin
113. Seslendirme işlemi Türkiye’de yapılan ilk film: Muhsin Ertuğrul / Bir Millet Uyanıyor 114. Basılan ilk küçük hikaye kitabı: S. Sezai / Küçük Şeyler 115. Bilinen ilk Türk yazar: Yollug Tigin
116. Türkiye’de bilinen ilk resim sergisi, İstanbul Atmeydanı’nda (Hipodrom) açıldı. 117. Türkiye’de çekilen ilk belgesel: Ayastefonos’taki Rus Abidesi’nin yıkılışıdır.(1914) 118. Türkiye’de afiş sanatının öncüsü: İhap Hulusi Görkey (1929) 119. İlk Anket Düzenleyen Dergi: Mektep ( Karabet Efendi)
120. İlk dergi : Vakayi-i Tıbbiye
121. İlk Edebiyat Tarihi: Abdülhalim Memduh / Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye 122. İlk spor dergisi: Sait çelebi / Spor Alemi (1919 – 1921)
123. Fotoğrafçılık konusunda ilk kitap : Yüzbaşı Hüsnü Efendi / Risale-i Fotoğrafya 124. İlk Fotoğrafçılık dergisi: Saffet Sürel –Şinasi Barutçu / Profesyonel ve Amatör Foto Dergisi 125. İlk fotoğraf sergisi: 1942 yılında Gazi Öğretmen okulunda açıldı 126. İlk fotoğraf yarışması : 1933 Ankara Halkevleri tarafından yapıldı 127. Yurdumuzda ilk fotoğrafhane: 1845 yılında M.Yana tarafından açıldı. 128. İlk Güzel Sanatlar Akademisi: Sanayi-i Nefise Mektebi
129. İlk haber ajans
129. İlk haber ajansı : Anadolu Ajansı
130. İlk özel haber ajansı : Türk Haberler Ajansı (THA) / Kadri Kayabal 131. İlk Heykel : Osman Gazi büstüdür (1914)
132. İlk heykeltıraş : İhsan Aksoy
133. İlk Kabare Tiyatrosu: Haldun Taner /Devekuşu Kabare Tiyatrosu (1962) 134. İlk Marş: Mahmudiye Marşı (1289)
135. İlk Milli Marş: İstiklal Marşı (1921)
136. İlk Opera yapıtımız: Ahmet Adnan Saygun / Özsoy (1928)
137. İlk Sansür : Ali Kararnamesi
138. İlk Kadın sinema oyuncumuz: Bedia Muvahhit – Neyyire Neyir 139. İlk Kadın tiyatro sanatçımız: Afife Jale
140. İlk Kadın opera sanatkarımız: Semiha Berksoy




Eser Yazarı Başkahramanları
İntibah Namık KEMAL Ali Bey
Vatan Yahut Silistre Namık KEMAL İslam Bey, Zekiye
Cezmi Namık KEMAL Adil GİRAY
Araba SeVDASI R. Mahmut Ekrem Bihruz Bey
Sergüzeşt Samipaşazade SEZAİ Dilber
Mai ve Siyah Halit Ziya Uşaklıgil Ahmet Cemil
Aşk-ı Memnu Halit Ziya Uşaklıgil Adnan Bey, Bihter, Firdevs Hanım
Eylül Mehmet RAUF Suat Hanım, Süreyya Bey, Necip
Şık Hüseyin Rahmi Gürpınar Şöhret Bey, Madam Potiş
Mürebbiye Hüseyin Rahmi Gürpınar Dehri Efendi, Anjel, Şemi
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç Hüseyin Rahmi Gürpınar İrfan Galip
Şıpsevdi Hüseyin Rahmi Gürpınar Meftun Bey, Kasım Efendi, Edibe
Kaşağı Ömer Seyfettin Ömer, Hasan
Yaban Yakup Kadri Karaosmanoğlu Ahmet Celal, Emine
Kiralık Konak Yakup Kadri Karaosmanoğlu Seniha, Naim Efendi
Sodom ve Gomore Yakup Kadri Karaosmanoğlu Sami Bey, Leyla
Ateşten Gömlek Halide Edip Adıvar Ayşe, Peyami, Binbaşı İhsan
Sinekli Bakkal Halide Edip Adıvar Kız Tevfik, Emine, Rabia
Vurun Kahpeye Halide Edip Adıvar Aliye, Uzun Hüseyin, Tosun Bey
Tatarcık Halide Edip Adıvar Lale (Tatarcık), Recep
Çalıkuşu Reşat Nuri Güntekin Feride
Yeşil Gece Reşat Nuri Güntekin Şahin Bey
Yaprak Dökümü Reşat Nuri Güntekin Ali Rıza Bey, Fikret, Necla, Leyla
Gönül Hanım Ahmet Hikmet Müftüoğlu Gönül Hanım, Üsteğmen Mehmet Tolun, Ali Bahadır Bey
Huzur Ahmet Hamdi Tanpınar Mümtaz, Nuran
Kuyucaklı Yusuf Sabahattin Ali Yusuf, Muazzez, Şahinde
Yılanların Öcü Fakir Baykurt Kara Bayram, Irazca, Haceli
Bereketli Topraklar Üstünde Orhan Kemal İflahsızın Yusuf, Köse Hasan, Pehlivan Ali
Yorgun Savaşçı Kemal Tahir Yüzbaşı Cemil, Neriman
Esir Şehrin İnsanları Kemal Tahir Kamil Bey, Nemide Hanım, Ayşe, Ahmet
İnce Memed Yaşar Kemal Abdi Ağa, Memed
Fatih – Harbiye Peyami Safa Neriman, Şinasi, Macit
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Peyami Safa Hasta Çocuk, Nüzhet
İbrahim Efendi Konağı Samiha Ayverdi İbrahim Efendi, Salih Bey, Yusuf Bey, Şevkiye Hanım, Zaim Bey
Tutunamayanlar Oğuz Atay Turgut Özben
Anayurt Oteli Yusuf Atılgan Zebercet
Sessiz Ev Orhan Pamuk Metin, Faruk Bey, Nilgün
Fahim Bey ve Biz Abdulhak Şinasi Hisar Fahim Bey
Ayaşlı ve Kiracıları Memduh Şevket Esendal Ayaşlı İbrahim Efendi
Aganta Burina Burinata Halikarnas Balıkçısı Mahmut, Süleyman Kaptan, Zeynel Ağa, Ayşe
Küçük Ağa Tarık Buğra İstanbullu Hoca, Salih
Bir Düğün Gecesi Adalet Ağaoğlu Fıtnat Hanım, Tezel, Ayşe
Keşanlı Ali Destanı Haldun Taner Keşanlı Ali, Zilha
Yine Bir Gülnihal Turan Oflazoğlu İsmail Dede Efendi
Sarı Naciye Recep Bilginer Sarı Naciye, Elci
BATI EDEBİYATI
Sefiller Victor Hugo Jan Valjean, Javert
Notre Dame’in Kamburu Victor Hugo Quasimodo, Esmeralda
Üç Silahşörler Alexandre Dumas Arhos, Parthos, D’Artagnon
Monte Kristo Kontu Alexandre Dumas Edmond, Mercedes, Fernand
Goriod Baba Balzac Goriot, Delphine, Anastasie
Kırmızı ve Siyah Stendhal Jülien Sorel, Madame de Renal, Mathilde
Madam Bovary Gustave Flaubert Emma (Madam Bovary), Charles Bovary, Rodolphe
Germinal Emile Zola Lantier
Meyhane Emile Zola Gervaise Macquart
Venedik Taciri Shakespeare Shylock, Antonio
Robenson Crusoe Daniel Defoe Robenson Crusoe , Cuma
Oliver Twist Charles Dickens Oliver Twist, Dodger, Fagin, Mr. Brownlow
Genç Werter’in Acıları Goethe Werter, Latte
Faust Goethe Faust, Mefisto, Margaret
Don Kişot Cervantes Don Kişot, Sancha Panza
Fareler ve İnsanlar John Steinbeck Lennie, George
Vahşetin Çağrısı Jack London Buck
Beyaz Diş Jack London Kurt kırması
Yüzbaşının Kızı A. Puşkin Pugaçov
Ölü Canlar Gogol Çiçikov
Babalar ve Oğullar Turgenyev Bazarov
Ana Gorki Pelagiya Nilovna
Suç ve Ceza Dostoyevski Raskolnikov
Karamozov Kardeşler Dostoyevski Fedor Pavloviç Karamozov, Dimitri Karamozov
Anna Karanina Tolstoy Anna Karanina, Vronski
Savaş ve Barış Tolstoy Bozukov








ACIMAK -REŞAT NURİ GÜNTEKİN -ROMAN
Bir ilkokulda öğretmenlik yapan Zehra, babası öldükten sonra onun bıraktığı anı defterini sabaha kadar okur. İç dünyasını tanımadığı babasına karşı düşmanlık besleyen Zehra, babasının annesiyle olan ilişkisini ve annesinin olumsuz yönlerini öğrenir. Ailesinin neden dağıldığını ve babasının onu bu yüzden öğretmen okuluna gönderdiğini de anlar. Babasının acılarını anlayan Zehra, artık bağışlamayı ve acımayı öğrenmiştir.
AKİF BEY- NAMIK KEMAL -TİYATRO
Deniz subayı olan Akif, Dilruba adında ahlaksız bir kadın tarafından kandırılır ve evlenir. Kocasının bir savaşta şehit olduğunu söyleyen Dilruba’nın ahlaksız bir kadın olduğunu öğrenen Akif, onu boşar ve intikam almak amacıyla evine gider. Bu sırada Dilruba yeniden evlenmiştir. Dilruba’nın yeni kocasıyla çatışan Akif de Dilruba’nın yeni kocası da ölür. Akif’in babası da Dilruba’yı öldürür.
ANKARA-Y. KADRİ KARAOSMANOĞLU -ROMAN
Roman üç bölümden oluşur. Birinci bölümünde Milli Mücadele yıllarındaki Ankara anlatılmıştır. İstanbul’dan gelen Selma Hanım, kocası Nazif Beyin de etkisiyle önceleri inanmadığı Milli Mücadeleye inanmaya başlar; fakat bu sefer de kocası Sakarya Muhaberesi’nden kaçmaya çalışmaktadır. Selma, Binbaşı Hakkı Bey’le birlikte mücadeleye devam eder ve yaralılara hemşirelik yapar.
İkinci bölümde Cumhuriyet yıllarının Ankara’sı anlatılır. Binbaşı Hakkı Bey’le Selma evlenir. Üçüncü bölümde ise Cumhuriyet olgunlaşmış ve Neşet Sabit gibi aydın gençler yetişmiştir. Selma üçüncü evliliği bu gençle yapar ve mutlu olur.
AŞK-I MEMNU- HALİT ZİYA UŞAKLIGİL-ROMAN
Bihter genç bir kadındır, Adnan Bey adında zengin ve kültürlü bir adamla evlenir. Bir süre sonra Bihter, kocasının yeğeni Behlül’e aşık olur; fakat Behlül aslında Nihal’i sevmektedir. Behlül, Nihal evlenmek üzereyken Bihter’le olan ilişkisi ortaya çıkar. Bihter intihar eder, Behlül kaçar.
ATEŞTEN GÖMLEK – HALİDE EDİP ADIVAR – ROMAN
İzmir’ in işgal edilirken kocası ve çocuğu düşman tarafından öldürülen Ayşe, İstanbul’daki akrabası Peyami’ nin yanına gider. Bir müddet sonra onlara Binbaşı İhsan da katılır ve Kuvayi Milliye’ ye hizmet etmek için hep birlikte Anadolu’ ya geçerler. Bu sırada hem Peyami hem de Binbaşı İhsan Ayşe’ ye âşık olur ve gün geçtikçe bu aşk ikisi için de ateşten bir gömleğe dönüşür.
ARABA SEVDASI – RECAİZADE MAHMUT EKREM – ROMAN
Bir vezirin oğlu olan Bihruz Bey, babası öldükten sonra çok büyük bir servete kavuşur. Aldığı yetersiz eğitimin de etkisiyle Batılı gibi yaşamaya heves eden Bihruz Bey, kendini eğlenceye kaptırır.
Bu sırada Periveş adında bir sokak kadınına âşık olur. Kendisini kandıran arkadaşının da etkisinde kalan Bihruz Bey sonunda Periveş’in de arkadaşının da gerçek kişiliğini öğrenir.



AYAŞLI VE KİRACILARI – MEMDUH ŞEVKET ESENDAL – ROMAN
Bir köy ağasının oğlu olan Ayaşlı İbrahim, geçimini kiraya verdiği evlerden kazanmaktadır. Yaptığı pek çok iş başarısızlıkla sonuçlanan İbrahim’le birlikte değişik katmanlardan oluşan kiracılarının hayatı ve bu kiracıların birbirleriyle olan ilişkileri anlatılır.
BİR TEREDDÜDÜN ROMANI – PEYAMİ SAFA – ROMAN
Okuduğu bir romanın yazarıyla tanışan Mualla, yazarın evlenme teklifiyle karşılaşır. Kararsız kalır; ancak kararsız kalan sadece Mualla değildir. Yazar da Vildan adlı bir kadınla tanışmıştır ve Mualla’yla Vildan arasında bir seçim yapamamaktadır.
CEZMİ – NAMIK KEMAL – ROMAN
İran savaşına katılan Cezmi, Kırım şehzadesi Adil Giray’ la arkadaş olur. Adil Giray bir baskında yakalanır. Şahın karısı Şehriyar, Adil Giray’ a âşık olur. Bu sırada Adil Giray ise şahın kız kardeşi Perihan’ a âşık olmuştur. Şehriyar’ ın kurduğu tuzak neticesinde Adil Giray ve Perihan ölür, Cezmi ise yaralı olarak kurtulur.
ÇALIKUŞU – REŞAT NURİ GÜNTEKİN– ROMAN
Küçük yaşta anasını babasını kaybeden Feride, teyzesinin yardımıyla yatılı bir okula gider. Yaramazlığından dolayı ona bu okulda Çalıkuşu adı takılır. Yaz tatillerinde teyzesinin yanına giden Feride, teyzesinin oğlu Kamuran’la bir ilişkiye başlar. Ancak evlenmek üzerelerken Feride, Kamuran’ ın başka bir kızla ilişkisi olduğunu öğrenir. Teyzesinin yanından ayrılan Feride, Anadolu’ nun birkaç vilayetinde öğretmenlik yapar. Eski bir tanıdığı olan ihtiyar Doktor Hayrullah Bey’ le Kuşadası’ nda karşılaşan Feride, çevredekilerin dedikodularından kurtulmak için Hayrullah Bey’ le evlenir. Bu sırada Feride’ nin günlüğünü okuyan Hayrullah Bey günlüğü saklar ve kendisi öldükten sonra Kamuran’ a verilmek üzere bir zarfa koyar. Hayrullah Bey ölünce Feride zarfı Kamuran’a götürür. Kamuran günlüğü okuyunca geçmişte olan biten her şeyi öğrenir ve Feride’yle evlenir.
DAMGA – REŞAT NURİ GÜNTEKİN– ROMAN
Bir paşanın oğlu olan İffet, babasıyla birlikte Midilli’ ye gider. İffet küçükken dinlediği bir masaldan çok etkilenir ve bu masal ona sevilen kadın için kendini feda etmeği öğretir. Babası burada ölünce İstanbul’a döner ve hukuk eğitimi almaya başlar.
Bir taraftan da Cemil Kerim Beyin çocuklarına ders vermeye başlayan İffet, Cemil Kerim Beyin karısı Vedia ile bir aşk ilişkisi içine girer. Vedia’yla buluştuğu bir gece yakalanınca eve hırsızlık yapmak için geldiğini söyleyen İffet, hapse atılır. Hapisten çıktığında ise sabıkalı olduğu için işsiz kalır. Bu sırada kocasından ayrılan Vedia ile karşılaşan İffet ona evlenme teklif eder. Vedia, sabıkalı biriyle evlenemeyeceğinin söyleyince İffet bir itirafta bulunur.
DEVLET ANA – KEMAL TAHİR – ROMAN
Eserin kahramanı Devlet Hatun, kitaba adını vermiştir. Dört bölümden oluşan bu romanda Osmanoğulları’nın entrikalarla dolu kuruluş yılları, Şeyh Edebali, Yunus Emre gibi tarihi kişiliklerin maceraları anlatılmıştır.
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU – PEYAMİ SAFA – ROMAN
Sekiz yaşından beri bacağından rahatsız olan genç, (Romanda adı verilmemiştir.)İstanbul’da küçük bir evde yaşamaktadır ve Erenköy’de oturan bir akrabasının kızı Nüzhet’e âşıktır. Nüzhet ise Ragıp adlı bir doktorla evlenmek üzeredir. Roman gencin hastahaneden çıkmasıyla sona erer.
EYLÜL – MEHMET RAUF– ROMAN
Süreyya Bey ve Suat Hanımın sıradan bir evlilikleri vardır. Süreyya Beyin arkadaşı Necip bir müddet sonra aile dostları haline gelir. Ancak Necip’in Suat’a olan ilgisi zamanla aşka dönüşür ve Suat da ona karşılık verir. Süreyya’ya ihanet etmeyi içlerine sindiremeyen Suat ve Necip köşkte çıkan bir yangında ölür.
FELATUN BEY İLE RAKIM EFENDİ - AHMET MİTHAT EFENDİ-ROMAN
Felatun Bey ve kız kardeşi Mihriban alafranga bir eğitim anlayışına göre yetiştirilmiştir. Günlerini gezerek ve eğlenerek geçiren Felatun Bey, babasından kalan mirası yabancı bir aktris için harcar. Rakım Efendi ise fakir bir ailenin oğludur.
Babası öldükten sonra güç şartlar içinde okulu bitirir ve kitap çevirmeye başlar. Küçük yaşta satın aldığı Canan adlı cariyeye okuma yazma öğretir. Bir süre sonra da onunla evlenerek düzenli bir hayat kurar.
GÜLNİHAL – NAMIK KEMAL– TİYATRO
Kaplan Paşa Rumeli’de sancak beyidir. İsmet ve Muhtar, Kaptan Paşanın kardeşlerinin çocuklarıdır. Kaplan Paşa çevresindekiler tarafından çok sevilen Muhtar’ı kıskanır. Muhtar’ı öldürmek isteyen Kaplan Paşa, İsmet ve Muhtar’ın arasını açar. İsmet’in dadısı Gülnihal Kaplan Paşanın oyunlarını ortaya çıkarır ve iki gencin kavuşmasını sağlar.
HANDAN – HALİDE EDİP ADIVAR – ROMAN
Refik Cemal, Neriman’la evlidir. Handan ve Neriman kardeş çocuklarıdır. İhtilalci bir genç olan Nazım, Handan ile evlenmek ister; fakat Handan Hüsnü Paşayla evlenir. Bu arada Nazım hapse atılır ve Handan’a mektup bıraktıktan sonra intihar eder. Kocasıyla Londra’da bulunan Handan, Londra’ya gelen Refik Cemal’le tanışır ve birbirlerine âşık olurlar. Kocasını aldattığı için vicdan azabı duyan Handa bir müddet sonra ölür.
HUZUR-AHMET HAMDİ TANPINAR-ROMAN
Romanın ana karakteri Mümtaz varoluş sorununa çare arayan gen bir İstanbulludur. Bir çocuklu dul Nuran Mümtaz’ı sever; ancak toplum baskısı yüzünden Mümtaz’la evlenmekten vazgeçer. Suat’ın intiharıyla varolmaya çalışan; fakat sonunda kaybeden huzursuz bireylerin romanı olan Huzur son bulur.



İNTİBAH YA DA SERGÜZEŞT-İ ALİ BEY – NAMIK KEMAL– ROMAN
Ali Beyin Mahpeyker adındaki kötü kadınla olan ilişkisini sonlandırmak için annesi eve Dilaşup adında bir cariye alır. Onların mutluluklarını kıskanan Mahpeyker, Ali Beyle Dilaşup’un arasını bozmak ve Ali Bey’i öldürtmek ister. Dilaşup’a iftira atan Mahpeyker’in oyunları sonunda Dilaşup, Ali Beyi ölümden kurtarır; ama kendisi ölür. Ali Bey de Mahpeyker’i öldürür. Kendisi de hapiste ölür.
KARABİBİK – NABİZADE NAZIM – ROMAN
Beymelik köyünde yaşayan Karabibik, babasından kalan tarlanın bir kısmını komşusuna satmıştır. Kalanları Yosturoğlu’na kaptırmak istememektedir. Rum bakkal Yani’den aldığı borçla bir öküz satın alan Karabibik,Yosturoğlu’yla barışır ve kızını onun yeğenine verir. Bir süre sonra hastalanan Karabibik, kızının mutluluğuyla kendisini mutlu hisseder.
KİRALIK KONAK – Y.KADRİ KARAOSMANOĞLU – ROMAN
Naim Efendi eski bir nazırdır. Kızı Sekine, lüks düşkünü damadı Servet, torunları Seniha ve Cemil ile aynı konakta yaşamaktadır. Serbest yetişmiş bir kız olan Seniha’nın Faik ve Hakkı Celis adlı iki arkadaşı vardır. Seniha’nın Faik’ten hamile kaldığını öğrenen Naim Efendi yıkılır.
KIRIK HAYATLAR- HALİT ZİYA UŞAKLIGİL- ROMAN
Kötü bir kadın olan Neyyir, Doktor Ömer Behiç’i kendisine âşık eder. Ancak doktor evlidir ve ailesiyle Nevyir arasında kalır. Küçük kızı Leyla’nın menenjitten ölmesi üzerine bu olayı ilahi bir uyarı kabul eder ve ailesine döner.
KUYUCAKLI YUSUF – SABAHATTİN ALİ - ROMAN
Aydın’ın Nazilli ilçesinin Kuyucak köyündeki bir evi eşkıyalar basar ve karı-kocayı öldürür. Soruşturmaya gelen kaymakam küçük Yusuf’u evlatlık olarak alır. Kaymakam, karısı Şahende’yle olan sorunları yüzünden kendisini içkiye ve kumara vermiştir. İlçenin zenginlerinden Hilmi Beye de epey borçlanmıştır. Aradan geçen zamanda Yusuf ve kaymakamın kızı Muazzez büyür. Kasabanın kabadayısı Şakir’in, Muazzez’i rahatsız etmesine Yusuf dayanamaz ve onu döver. Bu olaydan sonra da kaymakam Yusuf ile Muazzez’i evlendirir. Yusuf’un Edremit’e devlet memuru olarak atanmasını sağlar. Ancak Edremit’e atanan yeni kaymakam İzzet Bey, Şakir’in babasının yakın dostudur ve Şakir’le de arası iyidir. İzzet Bey, Yusuf’u evinden uzaklaştırmak için yeni bir göreve atar. Artık Yusuf sürekli dışarıdadır. Bu sırada kaymakam, Şahinde Hanımın evini dostlarıyla eğlendiği bir mekân olarak kullanmaya başlamıştır ve Muazzez’in namusuna göz dikmiştir. Bir gece Yusuf eve gelir ve evdeki herkesi öldürür. Karısını gömdükten sonra dağa çıkar.


MAİ VE SİYAH – HALİT ZİYA UŞAKLIGİL– ROMAN
İstanbullu bir ailenin çocuğu olan Ahmet Cemil, mülkiyeyi bitirmek üzereyken babası ölür. Bunun üzerine Ahmet Cemil, ailesinin geçimini sağlamak için ders vermeye başlar. Bir taraftan da eserini tamamlamaya çalışır; ancak eserinden beklediği başarıyı elde edemez.
Kız kardeşi İkbal’in kocasının eziyetleri neticesinde ölmesi ve sevdiği kız olan Lamia’nın başkasıyla nişanlanması onu bunalıma sürükler. Ahmet Cemil kitabını yakar ve Yemen’deki kaymakamlık görevini kabul eder. Annesiyle birlikte çok sevdiği İstanbul’dan ayrılır.

MÜREBBİYE – HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR – ROMAN
Matmazel Angel aşıklarının biriyle İstanbul’ a gelmiş bir Parislidir. İki ay sonra yüzüstü bırakılır. Fransız bir ailenin yardımıyla Dehri Efendi’nin konağına girer ve onun çocukları Nezahat ve Nazmi’ ye öğretmenlik yapmaya başlar. Bir süre sonra ailenin erkeklerini baştan çıkarma planları yapan Angel , aptal torun Sami’ den başlayarak ailenin reisi Dehri Efendi’ ye kadar tüm erkekleri baştan çıkarır.

SERGÜZEŞT- SAMİPAŞAZADE SEZAİ – ROMAN
Dokuz yaşında esir tacirlerinin eline düşen Dilber, Kafkasya’dan İstanbul’a getirilir ve bir eve satılır. Bu evde hanımından ve zenci halayık Taravet’ten eziyet görür. Bir süre sonra tekrar bir esir tacirinin eline düşen Dilber’e, ileride daha iyi bir paraya satabilmek için ut çalmayı ve şarkı söylemeyi öğretirler.
Bir süre sonra da Asaf Paşanın konağına satılır. Asaf Paşanın oğlu Celal, Dilber’e âşık olur. Celal’in annesi durumu öğrenince Dilber’i evden uzaklaştırır. Mısır’da zengin bir adama cariye olarak satılan Dilber, buradan kaçarken paniğe kapılır ve Nil nehrinde boğulur.

SİNEKLİ BAKKAL– HALİDE EDİP ADIVAR– ROMAN
Aksaray’da Sinekli Bakkal Mahallesi’nde bir imamın kızı olan Emine, mahalledeki ortaoyuncu Tevfik ile babasının karşı çıkmasına rağmen evlenir. Ancak Tevfik’in hayatını içine sindiremeyen Emine ondan ayrılır. Ayrıldıktan sonra Rabia dünyaya gelir. Bu sırada Tevfik sürgüne gönderilir. Rabia sesinin güzelliği ve Kuran okumaktaki hüneri ile ünlenir. Tevfik sürgünden döner, Rabia’yı yanına alır; fakat Genç Türklere destek olduğu için Şam’a sürülür. Rabia burada Peregrini’ye âşık olur ve evlenir. Bir süre sonra Tevfik ve Rabia sürgünden dönüp Sinekli Bakkal Mahallesi’ne tekrar yerleşir.

SODOM VE GOMORE – Y. KADRİ KARAOSMANOĞLU- ROMAN
İşgal yıllarındaki İstanbul’u ve idarecilerin vurdumduymazlıklarını anlatan roman Sami Bey ve ailesinin etrafında geçer. Leyla’nın nişanlısı Necdet ise idarecilerin yabancılarla olan ilişkilerinden tiksinti duyan bir vatanseverdir ve Anadolu’dan gelecek kurtuluş hareketini beklemektedir.
ŞAİR EVLENMESİ – İBRAHİM ŞİNASİ - TİYATRO
Şair Müştak Bey, sevdiği kadın Kumru Hanım yerine onun çirkin ablası ile yanlışlıkla evlenir. Durumu düzeltmek için imam Ebüllaklaka’ya rüşvet verir ve Kumru Hanımla evlenmeyi başarır.

ŞIPSEVDİ – H.RAHMİ GÜRPINAR– ROMAN
Meftun fakir bir ailenin oğludur. Sırf parasını elde edebilmek için Kasım Efendinin kızı Edibe’yle evlenir. Meftun’un kız kardeşi Lebide de Kasım Efendinin oğlu Mahir ile evlendirilir. Kasım Efendi’nin parasının peşinde olan Meftun, bunun için Mahir’i kullanmaya çalışır; ancak durum anlaşılınca Kasım Efendi Mahir’i evlatlıktan reddeder. Lebide’yi babasının yanında bırakan Meftun ise Paris’e kaçar. Bir süre sonra Ledibe eve erkek almaya başlayınca Kasım Efendi felç geçirir. Durumu haber alan Meftun servete konmak için eski karısıyla yeniden evlenme planları yapmaya başlar.

TAAŞŞUK-I TALAT VE FITNAT – ŞEMSETTİN SAMİ- ROMAN
Babasız büyüyen Talat, Fıtnat’a âşık olur. Kadın giysileri giyerek evine gider ve onu kendisiyle evlenmesi için ikna etmeye çalışır. Fıtnat’ın üvey babası ise onu zengin biriyle evlendirir. Ali Beyle evlenince kendisini vuran Fitnat, yaralıyken Ali Bey’in annesini terk eden öz babası olduğunu öğrenen Fıtnat ölür. Onun acısına dayanamayan Talat da bir süre sonra ölür. Fıtnat’ın öz babası olduğunu öğrenen Ali Bey çıldırır ve ölür.

VATAN YAHUT SİLİSTRE- NAMIK KEMAL–TİYATRO
Kurtuluş Savaşı başlayınca İslam Bey nişanlısı Zekiye ile vedalaşır ve cepheye gider. Ancak Zekiye ondan ayrı kalamaz ve erkek kılığına girerek Adem adını alarak gönüllü olur. Savaşta yaralanan İslam Beye yardım eden Adem, Abdullah Çavuşla birlikte düşman cephaneliğini havaya uçurur ve kaleyi kurtarır; ancak bu sırada kimliği ortaya çıkar. Kale komutanı Sıtkı Beyin öldüğünü sandığı babası olduğunu öğrenen Zekiye (Adem), İslam Beyle evlenir.

YABAN- Y. KADRİ KARAOSMANOĞLU – ROMAN
Birinci Dünya Savaşı gazisi Yedek Subay Ahmet Celal’in bir kolu kopmuştur. İstanbul’un işgaline dayanamaz ve emireri Mehmet Ali’nin evine gider. Ancak buradaki köylülerin kendisine yabancı gözüyle bakması ve “yaban” adını takması onu üzer. Mehmet Ali yeniden askere alındıktan bir müddet sonra köy Yunan işgaline uğrar, bunun üzerine Ahmet Celal anılarını yazdığı defterini Mehmet Ali’nin yengesi Emine’ye vererek köyden ayrılır. Daha sonra kenarları yanmış bir şekilde bulunan bu defter “yaban” romanıdır.

YAPRAK DÖKÜMÜ – REŞAT NURİ GÜNTEKİN– ROMAN
Uzun yıllar Suriye ve Anadolu’da çalışan memur Ali Rıza Bey, işten atıldıktan sonra karısı ve çocuklarıyla birlikte İstanbul’a gelir ve maddi güçlükler içinde yaşamaya başlar.
Çocuklarının sırayla evden kopmasına üzülen Ali Rıza, kızı Leyla’nın ahlaksız bir hayat yaşadığını öğrenince felç geçirir. Ali Rıza’yı hastaneden diğer kızı Leyla çıkarır ve evine götürür.

ZAVALLI ÇOCUK – NAMIK KEMAL- TİYATRO
Şefika, babası Halil Beyin öksüz bir akrabası Ata ile birlikte büyümüştür ve birbirlerini sevmektedirler. Bir süre sonra zengin bir paşa ile evlendirilen Şefika, Ata’ya olan aşkı yüzünden
verem olur. Şefika’nın durumunu öğrenen tıbbiye öğrencisi Ata, zehir içer ve ikisi de ölür.

ZEHRA – NABİZADE NAZIM – ROMAN
Tüccar Şevket Efendinin kızı Zehra sinirli, geçimsiz ve kıskanç bir kadındır. Babasının katibi Suphi ile evlenir. Suphi’nin annesi, ev işlerine yardımcı olsun diye Hüsnücemal adında güzel cariyeyi eve getirir. Karısının baskısında bıkan Suphi, Hüsnücemal’le evlenir. Zehra intikam almak için Yosma Ürani adında bir rum kadınını Suphi’yi baştan çıkarmak için gönderir. Suphi bu tuzağa düşünce Hüsnücemal intihar eder, Bunun üstüne Suphi gerçek kimliğini öğrendiği Ürani’yi ve onun sevgilisini öldürür. Ancak delil yetersizliğinden hapse girmez ve Trablusgarp’a sürülür. Bu sırada Zehra babasının yeni katibi Muhsin’le evlenir. Bir süre sonra Suphi’nin içine düştüğü kötü durumu öğrenir, yeni kocasıyla da mutlu olmayan Zehra, hastalanır ve ölür.

Felsefe Terimleri Sözcüğü

Felsefe Terimleri Sözlüğü
1-Bilgi: Özne ile nesne arasındaki bağdan ortaya çıkan ürün.
2-Suje: Özne
3-Obje: Nesne
4-Felsefe: Bilgiyi aramak, bilgiyi sevmek.
5-Hikmet: Bilgi,varlık,değer konularında tam ve bütün bilgiye ulaşma halidir.
6-Objektif: Nesnel
7-Subjektif: Öznel
8-Epistemoloji: Bilgi felsefesi
9-Arkhe: İlk neden, başlangıç,köken, ilk ilke, başlangıç.
10-Nominalizm: Adcılık
11-Relativizm: Görecelilik
12-Nihilizm: Hiççilik
13-Septisizm:Şüphecilik
14-Sensualizm:  Duyumculuk
15-Rasyonalizm: Akılcılık
16-Emprizm: Deneycilik(Deneyimcilik)
17-Kritisizm: Eleştiricilik
18-Pozitivizm: Olguculuk
19-Pragmatizm:  Faydacılık
20-Utilitarizm: Fayda ahlakı
21-Enstürmantalizm: Aletçilik(araççılık)
22-Entuisyonizm: Sezgicilik
23-Fenomenoloji: Özbilimcilik
24-Dualizm: İkicilik
25-Doğmatizm: Doğuştancılık
26-Temellendirme: Kanıt,dayanak oluşturma
27- Ütopya: Hiçbir yerde olmayan ,gerçekleşmesi imkansız ,hayali devlet
28-Hakikat: Nesnesiye uyumlu,nesnesiyle örtüşen bilgi
29-Gerçek: İnsan zihninden bağımsız kendi başına var olan
30-Ontoloji: Varlık felsefesi
31-Realizm: Gerçekçilik
32-Metafizik: Fiziksel olmayan-fizik ötesi
33-Humanizm: İnsan felsefesi
34-İdealizm: Varlığı düşüncede görmek
35-Materyalizm: Maddecilik(var olanher şey maddedir)
36-Hedonizm: Hazcılık
37-Egoizm: Bencillik
38-Anarşizm:  Kural tanımamazlık-düzensizlik
39-Fatalizm: Belirlenmişlik,kadercilik,alınyazısı
40-Determenizm: Birey ahlaki eyleminde özgür değildir
41-İndetermenizm: Birey ahlaki eyleminde özgürdür
42-Otodetermenizm: Özgür olmak bireyin elindedir
43-Teizm: Tanrının varlığını koşulsuz kabul eden görüş
44-Deizm: Yaradancılık
45-Ateizm: Tanrı tanımamazlık
46-Panteizm: Tüm tanrıcılık
47-Agnostisizm: Bilinmezcilik
48-Emprik bilgi: Deneyimsel(Tecrübe edilmiş)bilgi



Akımlar:
Rasyonalizm (Akılcılık)
Empirizm (Deneycilik)
Sensüalizm (Duyumculuk)
Kritisizm (eleştiricilik)
Pozitivizm (Olguculuk)
Neopozitivizm (Analitik Felsefe) (Mantıkçı Empirizm)
Entüisyonizm (Sezgicilik)
Pragmatizm (Faydacılık)
Fenomenoloji (Görüngübilim)
Sofizm (Kuşkuculuk)
Septisizm (Kuşkuculuk Şüphecilik)
Sensüalist Septisizm (Duyumcu kuşkuculuk)
Nihilizm (Hiççilik)
İmmoralizm (Ahlak anlayılarını reddetme)
Taoizm(Hiççilik)
Realizm (Gerçekçilik)
Oluşçuluk (Süreç Felsefesi)
Düalizm (ikicilik)
Hedonizm (Hazcılık)
Egoizm (Bencillik)
Anarşizm (Baştanımazcılık)
Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk)
Teizm (Tanrıcılık)
Deizm (Yaratanclık)
Panteizm (Tüm tanrıcılık)
Politeizm (Çoktanrıcılık)
Monotezim (Tektanrıcılık)
Ateizmdir (Tanrı tanımazlık)
Agnostisizm (Bilinemezcilik)
Stoacılık (Kadercilik)
Hümanizm (İnsancıllık)
Neoplatonizm (   Eflatunculuk):
Aristotelizm
Atomizm
Patristik Felsefe
Skolastisizm
Nominalizm (Adcılık)
Voluntarizm (İstenççilik)
İşrakizm (Işıkçılık)
Meşşaiye (Yürüyenler)
Materyalizm (Maddecilik)
İdealizm (Fikircilik)
Kartezyenler (Descartesciler)
Monizm (Bircilik):
Spiritüalizm (Ruhçuluk)
Romantizm
Relativizm (Görecelilik)
Metafizik (Fizikötesi)
Mistisizm (Gizemcilik)
Paradigma (Görüş açısı)

Rasyonalizm (Akılcılık) :
Rasyonalizme göre zorunlu kesin ve genel geçer bilgilere ancak akılla ulaşılır. O halde doğru bilginin kaynağı akıldır. Duyu organlarının verileri geçici ve doğruluğu kesin olmayan bilgilerdir ve bu verilere güvenilemez. Felsefe evreni ve insanı kavrarken aklı kullanarak doğru bilgilere ulaşabilir.
Temsilcileri: Sokrates Platon Aristoteles Farabi Descartes Spinoza Leibniz Hegel

Empirizm (Deneycilik) :
Doğru bilgiye duyu verileri ve deneyle ulaşılabileceğini savunan akımdır. İnsan aklında doğuştan bilgi olmadığını ve bilgiye dış dünyadan gelen deney verileri ile ulaşılabileceğini ileri sürer. Bilginin kaynağı deneydir. Empirizm deneye dayanan fiziği temel alır. Empirizmin ilk örnekleri ilkçağda Epiküros’ta görülür. Ona gör bütün bilgilerin ilk kaynağı duyudur.
Temsilcileri: John Locke David Hume

Sensüalizm (Duyumculuk):
beş duyu verisinin verilerini doğru kabul eden görüş. Empirizmi doğrudan duyu algısı olarak kabul eder. Duyu algılarının dışındaki bilgi kaynaklarını reddeden görüş zihnin soyutlama gücüyle elde ettiği kavramların bilgi olduğunu da reddeder.
Temsilcileri: George Berkeley Condillac

Kritisizm (Eleştiricilik) :
Kristizm bilgi teorisine aklı inceleyerek yaklaşmaya çalışır. Bunun için de bilgiyi sağlamada aklın rolünü ve deneyin rolünü ayrı ayrı ele alarak rasyonalizmle empirizmi uzlaştırmak ister.
Temsilcisi: Immanuel Kant

Pozitivizm (Olguculuk) :
Pozitivizm de 19. yüzyıla damgasını vuran doğa bilimlerinden etkilenerek doğmuştur. Pozitivizm ancak duyu verilerine ve deneye dayanan olgusal dünyanın bilinebileceğini ve bu bilgiye de bilim aracılığı ile ulaşılabileceğini savunur. Deneyle denetlenemeyen her türlü felsefi soru anlamsızdır. Bu yüzden olguların arkasında yatan nedenler değil olguların arasındaki ilişkilerin bilgisine ulaşmayı amaçlamak gerekir.
Temsilcisi: Auguste Comte

Neopozitivizm (Analitik Felsefe) (Mantıkçı Empirizm):
Analitik felsefe felsefeye bilimlerin dilini analiz etmek işlevi yükler. Böylece felsefe düşünsel bir etkinlik alanı olmaktan çıkarılır yalnızca dil analizleri yapan bir alan haline getirilir. Felsefe bilimlerin dilini çözümleyecek onların kavram yapılarını araştıracaktır. Bunu yaparken de sembolik mantığı kullanacaktır.
Temsilcisi : Ludwig Wittgenstein Schlick Rudolf Carnap ve Reichenbach’dır.


Entüisyonizm (Sezgicilik) :
Kesin ve değişmez bilgilere sezgi aracılığı ile ulaşılabileceğini savunan akım enstüisyonizmdir.
Temsilcileri: Henri Bergson Gazali

Pragmatizm (Faydacılık) :
Bilgiye fayda açısından yaklaşan pragmatizm bir yaşam felsefesidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde doğan bu akım felsefi bir akım olmanın ötesinde geniş halk kitlelerinin yaşam biçimine dönüşmüştür. Temeli İlkçağ filozoflarından sofistlere kadar inen pragmatizm bilgiyi faydaya dayandırır. Pragmatizme göre ne ki faydalıdır o bilgidir ne ki bilgidir o faydalıdır.
Temsilcileri: William James John Dewey

Fenomenoloji (öz-görüngübilim) :
Fenomenoloji pozitivizmin duyusal verileri yani olguları ön plana çıkaran anlayışına karşı “genel objeler” in ruhsal (tinsel) olarak kavranabileceği anlayışını ortaya koyar. Görünenler (fenomenler) içinde bulunan “öz” doğru bilgidir ve bu “öz” ancak bilinçle kavranır.
Temsilcisi: Edmund Husserl

Sofizm (Kuşkuculuk):
Sofist felsefe İ.Ö. 5. yüzyılda doğa filozoflarına tepki olarak doğar. Sofistlere göre duyu verileri insanlara göre değiştiğinden kesin bilgilere ulaşmak olanaksızdır. Bu yüzden bilgi görelidir (relatiftir).
Temsilcisi: Protagoras Gorgias

Septisizm (sistematik kuşkuculuk şüphecilik) :
Kuşkucu Pyrhon (Piron) ve Timon verilen her yargının çelişiği için de güçlü nedenler olduğunu söyleyerek hiçbir konuda kesin yargıya varılamayacağını ileri sürer.

Sensüalist Septisizm (Duyumcu kuşkuculuk):
Sextus Empricus’a göre doğru bilgi olanaksızdır. Çünkü;
Aynı şeyler farklı insanlarda farklı etkiler yapar.
Her insan duyu bakımından farklı yaratılmıştır.
Algılar içinde bulunduğumuz duruma göre değişir.

Nihilizm (Hiççilik) :
Nihilizme göre hiçbir varlık gerçekten var değildir ve varlığı var olan olarak kabul eden görüşlere karşı çıkar. Ancak daha genel bakıldığında nihilizm hiçbir değer ve kural tanımayan bir görüştür ve toplumda düzeni sağlayan tüm otoriteleri reddeder. Nihilizm bu biçimiyle siyasal anlamda anarşizme temel oluşturur.
Temsilcileri: Gorgias W.F. Nietzsche


İmmoralizm (Ahlak anlayılarını reddetme):
Ahlakın dışlandığı bu felsefi anlayışın en önemli temsilcisi Friedrich Nietzsche’dir. Nietzsche kendi çağına kadarki ahlak anlayışlarını reddederken immoralisttir. Ancak “üst insanın” ahlakının egemen olması gerektiğini söylerken de moralisttir.

Taoizm (Hiççilik):
Nihilizmin bir başka biçimi de İlk Çağda Çin’de görülen taoizm’dir. Lao-Tse’nin kurduğu taoculuk gerçeğin tüm çeşitliliğine karşın “bir” (Tao) olduğunu ve bunun adının biçiminin maddesinin görüntüsünün olmadığını savunur. Aldatıcı olan dünya varlıktan yoksundur.

Realizm (Gerçekçilik) :
Varlık vardır anlayışı realizmdir. Realizm varlığın insan bilincinin dışında insan bilincinden bağımsız olarak var olduğunu savunur. Realizmle ilgili bir başka tartışma konusu da varlığın ne olduğu problemidir.

Oluşçuluk (Süreç Felsefesi):
Bu görüşün ilk temsilcisi İlk Çağ doğa filozoflarından Herakletios’tur. Herakleitos’a göre evrenin ana maddesi (arkhe) ateştir ve her şey ateşe dönüşecektir. Bu süreçte evrende her şey değişir. Değişimin temeli karşıtların çatışmasından doğan uzlaşma oluştur. “Değişmeyen tek şey varsa o da değişmenin kendisidir.” Herakletios değişmenin düzenine logos (akıl) adını verir.
Temsilcileri: E. Mach H. Bergson ve N. Whitehead

Düalizm (ikicilik):
Materyalizmle idealizm arasında bir uzlaşma çabasıdır. Descartes’a göre varlık madde ve ruh olmak üzere iki cevherden oluşur. Ruhun işlevi düşünmek maddenin işlevi uzayda yer kaplamaktır. Evrendeki nesne dünyasındaki varlıklar salt madde Tanrı ise salt ruhtur. İnsanda madde ve ruh bir aradadır.

Hedonizm (Hazcılık):
İnsanın haz duyduğu şeylerle mutlu olabileceğini savunur. Haz duyulan şeyler öznel olduğundan evrensel bir ahlak yasasından söz edilemez. Bu görüş ilkçağ düşünürlerinden Aristippos’a göre “iyi” nin ve “kötü” nün ölçütü hazdır. Haz veren şeyler “iyi” acı veren şeyler ise “kötü” dür. Epiküros’a göre ise insan acıdan kaçarak ve hazza yönelerek mutlu olur.

Egoizm (Bencillik):
İnsan eylemlerinin kökeninde “ben sevgisi” vardır. Ahlak ise insanın kendini koruma güdüsünün dışa vurulmasından başka bir şey değildir. Bu görüşü savunan T. Hobbes’a göre insanda hayvanlarda olduğu gibi “kendini sevme” ve ”kendini koruma” içgüdüleri vardır. Dolayısı ile insan doğası gereği “bencil” dir. Bencil olan insan her şeyden önce kendi “çıkar” ını düşüneceğinden evrensel bir ahlak yasası yoktur.
Anarşizm (Baştanımazcılık):
Toplumsal yaşamı düzenleyen tüm kurum ve kuralları reddeden anarşizm doğal olarak ahlak kurallarının egemenliğini de reddeder. Bireysel iradenin her şeyin üstünde olduğunu savunulur.
Temsilcileri: Proudhon Bakunin Kropotkin ve Stirner

Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk):
insanın yaşamını kendisinin kurması açısından özgür olduğunu savunur. Kierkegaard Heiddegger Jaspers ve Sartre’a göre insan kendi varoluşunu kendisi yaratır. Bir bıçak önce zihinde tasarlanır sonra yapılır. Bıçak için özgür seçim yoktur. Sadece insan değerlerini kendisi yaratır ve özgür iradesi ile yolunu seçer. O halde insanın “varlık” ı “öz” ünden önce gelir. İnsan ahlaki olarak “varlık” ı “öz” ünden önce gelir. İnsan ahlaki olarak “iyi” ve “kötü” nün ölçütünü topluma göre değil kendi öz iradesi ile belirlemelidir. Bu nedenle evrensel bir ahlak yasasından söz edilemez.

Teizm (Tanrıcılık):
Evreni ve insanı yaratan öncesiz ve sonsuz bir Tanrı’nın varlığını kabul edip Tanrı’nın aynı zamanda dünya ile sürekli ilişki içinde olduğunu kabul eden görüş Teizm’dir. Teizme göre Tanrı dünya ile ilişkisini dinler aracılığı ile kurar. Bu görüşte olanlar Tanrı’nın varlığını açıklamak üzere şu kanıtları ileri sürerler

Deizm (Yaratanclık):
Deizm Tanrı’nın evreni kendi yasalarına göre işleyen bir düzen olarak yarattığını savunur. Ancak yaratan ve düzeni kuran Tanrı’nın evreni kendi başına bıraktığını kabul eder. Bu yüzden deizm dinsel dogma ve ilkelerin varlığını kabul etmez. Deizm’e göre Tanrı’nın vahiy mucize gibi kanıtlara gereksinimi yoktur.

Panteizm (Tüm tanrıcılık) :
Panteizm Tanrı ve evreni bir gören özdeş gören anlayıştır. Bu görüş Tanrı’yı doğanın dışında düşünmez.

Politeizm (Çoktanrıcılık):
Tanrının birden fazla olduğunu savunan inanış eski yunan inanışında olduğu gibi.

Monotezim (Tektanrıcılık):
bir yaratıcı olduğunu kabul eden inanış sistemidir müslümanlık hristiyanlık yahudilik gibi.
Ateizmdir (Tanrı tanımazlık):
Ateizm tanrı’nın varlığını reddederek evreni evrene dayanarak açıklamaya çalışır. Bu nedenle ateizmi savunan düşünürler genelde materyalisttir. Ateizm tanrı’nın varlığını şu nedenlerle reddeder

Agnostisizm (Bilinemezcilik):
Tanrı’nın var olup – olmadığının bilinemeyeceğini savunan görüştür. Örneğin sofist düşünürlerden Protagoras “Tanrılar üzerine bilgi edinmekte çaresizim; ne var oldukları ne de olmadıkları ne de ne şekilde oldukları üzerine …” Agnostisizm adını ilk kullanan Thomas Huxley’e göre duyularımızla kavrayamadığımız şeyler konusunda kesin bir şey söyleyemeyiz. Tanrı da duyularla kavranamadığı için var olup-olmadığını söylenemez.

Stoacılık (Kadercilik):
Dünya bir amaca göre düzenlenmiş sistemdir. Varlıklarda bu sistemde ahenkli bir bütündür. Bu bütünün bir parçası olan insan bütünün amacına uygun davranmalıdır. İnsanın amacı olan mutluluk Mutluluk erdemdir. Erdem doğaya uygun yaşamaktır. Hepsi insan iradesinin Tanrı iradesine uygun düşmesinden ileri gelir. İnsan kendini dünyanın gidişinden kendini ayıramayacağına göre yapılacak iş dünyanın gidişini olduğu gibi benimsemektir. Bu nedenle insan gereksiz sıkıntı ve tasalardan uzaklaşmalıdır.
Temsilcileri: Epiktetos ve Kıbrıslı Zenon

Hümanizm (İnsancıllık):
Rönesnas’ın işlediği ilk konu insandır
İnsanı arayan insanın özü ile bu dünyadaki yerini sorgulayan çalışmalara denir.

Neoplatonizm (Yeni Eflatunculuk):
Aristocu skolastiğe karşı Platon sevilmiştir.
Platon akademisi kurulmuştur. Platon’un güzeli baş idea arasına alması Rönesans felsefesinin platonu benimsemesine sebep olmuştur. Ayrıca platonun mistik yapısı da Rönesans ’ın din yapısına uygundu. Bu sebepler Platonizmi doğurmuştur.

Aristotelizm (Aristoculuk):
Aristo’yu ortaçağın yanlış yorumladığına inanan bir takım düşünürler Aristo’nun fikirlerine yeniden yöneldiler. Aristoculuk skolastisizmden uzak bir şekilde yeniden yorumlanmıştır.

Atomizm (Yeni maddeclik):
Rönesans atomculuğu Epiküros’a dayanır. Epiküros skolastik felsefenin etkilerinden ayıklanarak yeniden anlanmaya çalışılmıştır. Böylece yeniden canlanan atomcu felsefe skolastiğe karşı çıkmıştır.

Patristik Felsefe (Kilise babaları felsefesi):
Hristiyanlık dinine antik felsefe ile şekil verme görüşlerinin ilkidir.
Kilise babalarının felsefesidir. Hristiyan öğretilerinin temellendirilmesine çalışmışlardır.
2-6.yy larda yaşamışlardır. Kilise babaları aynı zamanda din adamıdır.
Temsilcisi: Augustinus

Skolastisizm (Kilise okulları felsefesi):
Patristik felsefenin sistematik halidir. Skolastik felsefede Aristotales felsefesinin ağırlığı vardır. Skolastik felsefe okul felsefesidir. Din adamı yetiştiren manastır ve katedraller de geliştiği için schola felsefesi ortaya çıkmıştır. Bu dönem felsefeyi dinin doğrularına uygulayıp inanç konularını kavranılır kılmayı amaçlar. Skolastik kiliseye bağlılık ve her türlü eleştiriye kapalılıktır. (dogmatizm)
Temsilcileri: Aquinalı Thomas Anselmus Ockhamlı William

Nominalizm (Adcılık):
Skolastiğin önceki dönemlerinde belirlenen ideaların zihnin ürünü olan ad’tan ibaret olduğunu savunan görüştür. Kurucusu Ockhamlı Williamdır. Felsefe ile bilimlerin dinden bağımsızlığına yol açmıştır. Rönesans felsefesine zemin hazırlamıştır.

Voluntarizm (İstenççilik):
İradenin aklı karşısındaki üstünlüğünü ileri süren görüştür. Duns Scotus’a göre insanı bilgiye ***üren iradesidir. İnsanın kilise karşısında özgür olmasına yol açmıştır. Rönesans felsefesine zemin hazırlamıştır.

İşrakizm (Işıkçılık):
İslam felsefesinin eski doğu din ve felsefesinden etkilenmesiyle oluşmuştur.
Mistik bir yapısı vardır. Yeni eflatunculuktan etkilenilmiştir. Akla karşıdır. Kurucusu Sühreverdi’ dir. İşrak aydınlanma manasındadır. İşrak insanın içine doğan ışık (sezgidir) Doğruya akıl sezgi ve benliğin arınması ile ulaşılır.

Meşşaiye (Yürüyenler):
İslam düşüncesi ve Aristo felsefesini uzlaştırmaya çalışmışlardır. Aristo felsefesini kendilerine rehber edinmişlerdir. Akıl ile İslam inançlarını açıklamaya çalışmışlardır. En önemli temsilcileri Farabi İbn-i Sina ve İbn-i Rüşd’tür. Aristo’nun izinde yürüdükleri için bu felsefeye Meşşai (yürüyen) felsefesi denir.

Materyalizm (Maddecilik):
Varlığın insan zihninden bağımsız olarak var olduğunu kabul ederler ve maddi cinsten bir şeyt olduğunu savunurlar. Materyalizm çatısı altında toplanırlar. Materyalizme göre gerçekten var olan “madde”dir. Demokritos Hobbes Lametrie Marx

İdealizm (Fikircilik):
Varlığın ilk ve en önemli ögesinin idea olduğunu öne felsefi öğretiye idealizm denir. Varlığı idea kabul eden filozoflardan Platon Aristoteles Farabi ve Hegel'dir.

Kartezyenler (Descartesciler):
Descartes’in öğrencilerine denir aklı ön plana çıkarmışlardır.
Monizm (Bircilik):
Beden ve ruh gibi iki cevher değil bir cevher var diyen görüş

Spiritüalizm (Ruhçuluk):
Var olanların özü ruhtur diyen görüş.

Romantizm (duygusalcılık):
Kant’ın insan zihni ve ruhunda kabul ettiği her şeyin dış dünyada da var olduğunu kabul edenlere denir. A.de Musset

Relativizm (Görecelilik):
her şeyin kişiden kişiye değiştiğini mutlak ve değişmezin olamayacağını savunan görüş.

Metafizik (Fizikötesi):
Duyusal olanın üstünde olanı araştıran ve ruh cin peri vs varlıklarla uğraşan daldır.

Mistisizm (Gizemcilik):
Doğaüstü güçlerin var olduğu ve bunlarla ilişki kurulabileceği temelini savunan görüş.

Paradigma (Görüş açısı):
olguları açıklamaya yönelik kanılar inançlar ve değer yargılarından oluşmuş bir çerçevedir. Bilim adamının dış dünyaya bakışını belirleyen bir kuramdır.

8 Ocak 2015 Perşembe

SÖZEL DERSLER HAKKINDA

SÖZEL DERSLER HAKKINDA
Arkadaslar bakın sözel dersleri calisirken sadece ezber ile yetinmeyin.Tekrar kesin olmali ve oluyordur zaten ama en mühim olay ; okuduğumuz ve anladigimiz bilgiler hakkında düşünce sahibi olmamiz düşünmemizdir Hani kaybedecegimiz hic bir şey olmaz aksine yararli olur zihnimiz acilir ve düşünceyi geliştirme olayini kimsenin desteği olmadan kendimiz kazanabiliriz.Zor değil ogrendgimiz hakkında kiyas yapalim 10-20-30 dakika ne kadar olursa artik düşünelim .Hani neden sorusunu devamlı soralim.Ayrıca önceki gibi direk bilgi ile yapilan sorular az artik geniş düşünen yapabiliyor bu sorulari.Hakeza bu derslerin bizden istediğinde budur.Kuru ezberin , uygulanmayan ezberin , tasvir edilmeyen , hakkında düşünülmeyen bilginin kime ne faydası olabilir ki ? 
Sözüm o dur ki hem sinav artik bu sistemde dusunenin , geniş dusunenin kazandigi bir sinav haline geldigi icin bu sekilde hareket etmeliyiz.Hem de geniş düşünen insanin inanin her olaya bakisi farkli olur ve sorunun çözümüne kolaylıkla ulaşabilir.Yani kimsenin düşüncesine ihtiyaç duymadan kendi düşüncesini geliştirebilir.Doğruları her daim görebilir ve her konu hakkında mantik yürütebilir .Bu yüzden bos kaldıkça tasvir edelim , kafa yoralim , düşünelim , neden diyelim.Anlastik mi arkadaşlar ?

YGS LYS HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİ

Arkadaşlar , konu hakkında görüştüğüm herkese dediğim gibi bir konuyu hatırlatmak istiyorum.
Şimdi bizim günde sadece 3 saat vaktimizde olsa , daha geniş vaktimizde olsa kesinlikle ama kesinlikle o gün ki konumuzu o gün içinde tekrar etmeliyiz.Çünkü bilimsel olarak kanıtlanmış tespittir bu insan gün içinde onlarca belki yüzlerce şey duyar , okur , öğrenir ama o 1 gün içinde bu duyup , görüp , okuyup ya da öğrendiklerini tekrar etmezse öğrendiği şeylerin % 75 i ni unutur.Hani bunun deneyi yapılmasına da gerek yoktur.Kendinizden pay biçebilirsiniz.Hem de mantıken de etmezsek muhakkak biryerlerde aksaklık olacak ve konular üst üste üst üste binecek ve bunları kaldırmak mümkün olmayacak maalesef bizim için.Düşünebiliyor musunuz bunun ne kadar önemli olduğunu ? bakın ne olursa olsun 1 saatte çalışırsanız muhakkak gün içinde tekrar edin arkadaşlar bu bilgileri.Uyarmak benden uygulaması sizden.

DERSLERİ SEVMEYENLER OKUSUN

DERSLERİ SEVMEYENLER OKUSUN
Merhaba,
Bazi derslerden konularindan dersin tamamindan skilan nefret eden arkadaslarimiz var.Onlar icin bu metni olusturuyorum , dersin mantigi kavransa belki daha istekli calisma olabilir diye yaziyorum.
Evvela bir insan hayatta ne olursa olsun neden sorusunu sorabilmeli.Sormuyorsa cocuk gibi yasar , her seye inanir , gercegi bulamaz.Hele ki bilmlerde neden icat oldu , islevi nedir sorusu daha cok sorulmalidir.Yani bu nedeni kavradik mi olaya daha istekli yaklasilacagini dusunuyorum.
Oncelikle evet egitimimiz sadece ezber istiyor hata ama yine de bizler neden sonuc icinde anlarsak olaylari daha verimli olur bu.
Evvela Tarih bilmini diyelim, kisacasi insani , insanligi etkileyen olaylari anlatir.
Simdi yasadigimiz bircok hadisenin nedeni gecmisteki olaylardir.Mesela sizin 2. 3. senede kazanmamiz gecmiste keyfi davrandigimiz icindir ya da bugun Turkiye bagimsizlik. İcin 2023 diyor.Bunun nedenide savasi kaybettigimiz icin , yaptigimiz Lozan anlasmasidir mesela ya da bugun dunyanin en cok ulkede konusulan dili İngilizce olmasina neden , zamaninda nerdeyse tum dunyaya hukum surmesinden , somurge etmesinden kaynaklanir.Turkiye nin Osmanli nin Anadolu da olmasinin nedeni Orta Asya da kurakligin olmasi ve diger devletlerin baskilaridir mesela.Ve de bunun gibi bir cok hadise.Ve de tarih bilmi bu yuzden turemistir.Hem de yanlislari gorup ders alalim diye.Sonuc olarak , bu mantigi kavradik mi belki dersi daha istekli calisabiliriz.
Cografya ya gelelim,
İnsanin , canlinin yasadigi her alan Cografya nin konusudur.Bos bir ders degildir kesinlikle.Biz kavramlardan skilabiliriz ama olaya soyle bakalim,
Biz hic merak etmezmiyiz son zamanlarda neden kar cok yagmiyor , neden sadece cay karadenizde , muz akdenizde yetisir ? Turkiye de 4 farkli mevsimlerin bir arada gorulmesine neden olan olay nedir , Turkiye de neden Eylulden itibaren havalar erkenden kararir neden yeralti kaynaklarimiz coktur neden dunyâdaki en yagisli yerler dunyanin ortasindaki yerlerdir.Neden Turkiye cografyasinda aslan yasamaz , Neden Turkiyenin yukseltisi cok , İste bu ve bunun gibi sorunun cevabini verir bize Cografya.
Felsefeye gelelim,
Ne kadar sevmesekte , insan olan herkes uygulamali, felsefe olaylardaki mantigi arar ve mantikli dusunmeden dogruyu bulamaz insan.Ne kadar yabanci isim terimler olsa bile.Felsefe hakikati arayan olmasi gerekeni arayan bir bilimdir.Olaylarda ki neden sonuc bagini dusunmeden gercegi kavrayamayiz.Felsefe de bu gercegi bulmamiz icin turetilmistir ve bu ders bunun icin , sormayi ogrenmemiz icin vardir.
Matematik - Geometri diyelim
Evet gunluk hayatta pek rastlamiyoruz pek onemi yok ama malum Nil nehri tasmasi yuzunden sinirlarin belirlenmesi icin bulunmus Geometri , matematikte de kanimca 4 islem problemlerden fazlasi cok karsimiza cikmiyacak ama malum ogrenci talebi cok cogumuz doktor hakim avukat hukukcu olmak ister ama herkes alinamayacagi icin mecbur eleme olarak var. Su anlik bu dersler.Ve de bu derslere biraz ara verdik mi cok zorlaniriz .Bu yuzden bunlari devamli programli sistemli sekilde calismaliyiz .Ve de formuller cok oldugu icin bize dogru yola en kisa nâsil gidilir i ogretiyor aslinda ve de duzenli olmanin onemini ogretiyor kanimca.Yani zeka degil olay, duzenli calisabilen sabredebilen herkes yapabilir.Cunku bunu yapanin sececegi meslekler hayati onem tasidigi icin. , karakteri kendisi kontrollu duzenli programli bir insan olmssi gerek .Ben boyle dusunuyorum.
Turkce ve Edebiyat ise evvela insanin kendini dusuncesini net bicimde daha iyi aktarabilmesi icin o dilin kelimelerini , diyalogun nasil daha etkili olacagini , insanlarin nasil daha anlasilir konusacagini ogretmek icin vardir.Yani belki sosyal medya haricinde kullanabilecek pek alan yok .Ama yine de malum dili kullanan insanlar islerini rahatca halleder.Bu. dili duzgun kullanmamiz icin diyaloglarda daha anlasilir etkin olabilmemiz icin vardir.
Benim dusuncelerim bunlar arkadaslar.Belki boyle dusunursek belki derslerle alakamiz biraz daha artabilir.Zahmet edip okuduğunuz icin tesekkurlerimi sunuyorum.